Erivan’daki maçı tasvip etmek!
Cumhurbaşkanlığı sofrasında tarihçilerle buluşan Erdoğan, zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gidip Erivan’da maç seyretmesi gibi olayları tasvip etmediğini açıklamıştır. Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül’ün Erivan’a maç için gideceğinin açıklandığında bu ziyareti tasvip ettiğini ifade ederek aynen şunları söylemişti: “Bunlar devletler arasında olağan şeylerdir, olmalıdır. Masadan kaçtıkça hiçbir şey elde edemezsiniz. Siz masaya gelin, başkaları masadan kaçsın!”
Atılan adımların olumsuz sonuçları ortaya çıkınca daha önce ziyarete verilen ’tasvip ve destek’bir anda geri çekiliyor. Ancak bu durum ne sonucu değiştiriyor ne de o dönemde söylenenlerin bugün inkâr edilmesine imkân veriyor. En şaşmaz kayıtlar tarihin arşivinde mevcuttur.
Başbakan Tayyip Erdoğan döneminde Ermenistan ile başlatılan spor, peynir, açık kapı diplomasisi Zürih Protokolleriyle sonuçlanmıştı. Bu protokollerle Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde gelinen yer ortadadır. Türkiye’nin aleyhine meydana gelen gelişmelerle ilgili olarak Yeniçağ gazetesindeki köşemizde 30.04.2008 tarihinde “kerning36Ermenistan’ın İşgaline Son Verilmelidir!” başlıklı yazdığımız yazıdan bir bölüm şöyledir:
“Türk milletine karşı Ermenistan Devleti, topyekün bir kin ve nefret operasyonu yürütmektedir. Bu bağlamda ” soykırım “ iddialarıyla dünya çapında Türkiye’yi mahkûm etme girişimlerine büyük bir hız vermiştir.
Bu ülke, zamanın Rus kuvvetleriyle iş birliği yaparak Azerbaycan topraklarını işgal etmiştir. Ermeni kuvvetleri, Hocalı katliamını gerçekleştirmiştir. Ermenistan, Azerbaycan topraklarının dörtte birini işgal altında tutmaktadır.
Ermenistan’ın her türlü saldırganlık, tahrik ve tecavüzüne karşı Türkiye sürekli zeytin dalı uzatmakla meşguldür. Türkiye alttan alarak, taviz vererek, görmezlikten gelerek ve sükûnet çağrısında bulunarak durumu geçiştirmeye çalışmaktadır.
Ermenistan, Türkiye’ye yönelik iddia, itham ve isnatlarını yoğunlaştırdıkça Türkiye bir adım geri çekilmektedir. Adeta bir suçluluk psikolojisi içinde ” gelin görüşelim, konuşalım, tartışalım “ demektedir. Bunun sonucu olarak Ermenistan daha da pervasızlaşmakta ve yenilir, yutulur türden olmayan iddialarla ortaya çıkmaktadır. Ermeniler ” soykırım “ iddialarıyla Türk milletini bütün dünyada mahkûm etmeye çalışmalarına Türkiye, Akdamar Ermeni Kilisesi’ni restore ederek karşılık vermiştir. Hatta açılış törenine Ermenistan 11 kişilik heyetin katılmasına izin vermişti. Demek ki bu mülayimler politikası netice vermiyor.”
05.09.2008 tarihli “Yanlış Yere Yanlış Zamanda Gitmek” başlıklı bir başka yazıdan bir bölüm de şöyledir:
“Ermenistan saldırgan üslubundan, işgalinden ve ithamlarından vazgeçmeyi asla düşünmüyor. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’nın bu şartlar altında bir spor müsabakasını izlemek için bile olsa Erivan’a gitmesini, Ermeni tarafı iddialarından geri adım atmak bir yana, bu durumu, konumunu meşrulaştırmakta kullanacaktır. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Erivan’a ziyaretini Ermeniler ” Ayağımıza getirdik “ çerçevesi içinde değerlendireceklerdir. Ermenistan tarafında, bir yandan ” Türklerle konuşulmaz “ diyenler, diğer yanda da ” Türklerden tarihi rövanşı almak ve soykırımı kabul ettirmek için konuşulabilir “ diyenler var. Her iki taraf da esasta aynı şeyi söylemektedirler.
Türkiye tarafında ise tam bir kutuplaşma hâkimdir. Bazı köşe yazarları ” Cumhurbaşkanı Gül, Erivan’a gitmeli, varlık nedenlerini düşmanlıklarda bulanlara kulak asmamalıdır “ diyor. ” Ermenistan’la beyaz sayfa açılmalıdır “ diyenler var... Bunlar Ermeni tarafının takındığı uzlaşmaz ve saldırgan tutumu ısrarla görmezlikten gelmektedir.
Bölgenin jeopolitik ve jeokültürel konumunun farkında olanlar ile uluslararası ilişkileri iyi okuyanlar Cumhurbaşkanı’nın spor müsabakası için Erivan’a gitmesine çok fazla bir anlam yüklemezler. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu maça gitmesinin barışın kapısını aralayacağını sananlar, Ermenistan’ın sahip olduğu psikolojik ve tarihi takıntılardan habersiz olanlardır.
Cumhurbaşkanı’nın Erivan’a maç için gitmesi hiç doğru değildir. Böyle bir zamanda Ermenistan’ın değil Azerbaycan’ın morale ihtiyacı vardır. Yanlış yere, yanlış zamanda gidiliyor!”
Millî vicdanın uyarılarını dikkate almayanların tasvipleri de yergileri de anlamsızdır.