Erdoğan ve Bahçeli'nin gizlediği sır nedir?
Namık Kemal, muhteşem şiiri "Hürriyet Kasidesi"nde
"Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten." diyor.
Günümüz Türkçesiyle, "Vücudun mayasının hamuru, vatan toprağındandır. Vatan yolunda eziyet ve sıkıntılardan toprak olursa ne gam!" diyor.
Bu itibarla, Türk gençliği, Türk milleti, Atatürk'ün sözleriyle "mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli ve en kıymetli hazinesi olan Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak" için "damarlarındaki asil kan"dan başka güvenecek bir merci olmadığını bilerek, gerekirse bu uğurda toprak olmayı göze almak durumundadır.
***
Denilebilir ki, "Hayırdır, ne oluyor? Referandumda, cumhuriyete bir tehdit mi var? Cumhurbaşkanı, 'Cumhuriyetten geri adım atmaya çalışanlar, karşısında beni bulur' diye teminat veriyor ya!"
Evet ama tam da bu sebeple cumhuriyet tehdit, altındadır. Cumhuriyet, bir kişinin korumasına kaldıysa, büyük ölçüde yok edilmiş demektir.
Ayrıca Cumhuriyet tehlikede değilse Devlet Bahçeli, niçin "Bu kadar sorun içinde devlet güçlü olmadığı, seri kararlar alamadığı müddetçe Türkiye'nin 1923 ruhuyla devamı bu şartlar altında mümkün değildir. Türkiye Varlık Fonu'na bazı kurum ve kuruluşların devri de önemli hal almıştır." diyor?
Bahçeli, bütün yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesini "1923 ruhuyla devam edebilme"nin şartı olarak gösteriyor ama bu ifadeyle rejimin tehlikede olduğunu itiraf etmiş oluyor.
Sorun şu ki, cumhuriyet tehlikedeyse, bu tehdide karşı çözüm, herkesin elini taşın altına sokması ile sağlanacak yerde, neden cumhurbaşkanına yürütme ile birlikte yasa çıkarma ve yargıyı düzenleme yetkisi vermekte aranıyor?
***
Anlaşılıyor ki başka bir "gizli gündem" var! Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin de bildiği bu sır, milletle paylaşılmıyor! Gösterilen sebep geçerli değil.
Emanuel Kant'ın ifadesiyle "Amaçları açıklıkla bağdaşmayan eylemler hukuk dışıdır!"
Erdoğan ve Bahçeli, düne kadar birbirini yerden yere vuruyordu. Bahçeli, şimdi niçin Erdoğan ile iş birliği yaptığını açıklamak için "Ülkemiz için yeminimiz vardır" diyor.
Millî yemin, "misak-ı millî denilen kararlardır ama Erdoğan, kısa bir süre önce bu yemin sayesinde kurtarılan vatan topraklarını yeterli görmediğini açıklamıştı. Üstelik "El Bab'dan aşağı inmemek gerekir" dedikten bir gün sonra Rakka'dan bahsetmeye, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte olduğunu göstermeye başladı. Türkiye'nin Rusya ile iş birliğini bırakıp ABD nezaretinde Rakka operasyonuna girişmesi söz konusudur. Rusya'nın bu durumu önceden gördüğü için, Türk askerini bombaladığı değerlendirmeleri de yapılıyor.
***
Biz yine Namık Kemal'e dönelim:
"Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten..."
Yani "Başarının hükmü milletin gönül birliği ile mümkündür. Rahmet getiren eserler ise toplumun fikir ayrılıklarından ortaya çıkar" diyor.
Bu itibarla, referandum, milletin gönül birliğini zedeliyor. "Hayır" diyenleri terörle, 15 Temmuz darbesini yapanlarla özdeşleştirmek, milletin gönül birliğini bozuyor.
Milletin içindeki fikir ayrılıkları bir "rahmet"tir. Farklı fikirleri savunanlara iftira atmak ise acziyetin dışa vurumudur.
Siyasi güç, milletin desteği ile elde edilir. Milletin yarısından çoğunu, teröristleri desteklemekle suçlarsanız, kendinizi güçsüzleştirmiş olursunuz. Gerçekten güç sahibi olmak istiyorsanız, bütün yetkileri neden bir kişide toplamak istediğinizi, akıl ve mantık çerçevesinde izah etmelisiniz!
***
Ve Namık Kemal, ümitsizlere de sesleniyor:
"Kaza her feyzini her lütfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten..."