Erdoğan şimdi neden susuyor?
Tayyip Erdoğan, TBMM'den ayrılırken HDP'li Leyla Zana'nın yemin sırasında "Türk Milleti" yerine "Türkiye milleti" demesiyle ilgili değerlendirmesi sorulunca "Benden almayın" cevabını verdi.
Oysa bu konuda görüş açıklaması gereken birinci kişi Tayyip Erdoğan'dır. Çünkü Cumhurbaşkanı'dır!
Üstelik Başbakanlığı süresince "Türk kimliği" yerine "Türkiye kimliği" getirmeye çalışan kendisidir. Bu yönde yüzlerce açıklaması vardır.
Herhalde Leyla Zana ile aynı çizgide olduğuna dair bir algının yerleşmesini istemedi!
***
Peki bu mesele nereden kaynaklanmaktadır? Elbette tarihi kökleri vardır. Bunları çok inceledik. Türk kimliğiyle ilgili yakın tarihteki proje ise Avrupa Birliği'ne aittir.
1995 yılında Avrupa Birliği, Hollandalı tarihçi Erik Zürcher'e, "Türkiye'nin Modern Tarihi" adlı bir kitap yazdırdı.
Zürcher, kitabında, "Tekelci bir şekilde Türk dili ve kültürüne bağlı bir milliyetçilik yerine, vatandaşlığa bağlı yeni bir milliyet kavramı yaratmak gerekir!" ifadesini kullandı. Doğu Ergil de bu kitaptan sonra yayınladığı "Doğu raporu"nda "Türk ulusu" yerine "Türkiye ulusu" denilmesi gerektiğini vurguladı ve "Tek ortak kimlik, Türkiye vatandaşlığıdır" diyerek "Türklük etnik bir olgudur" iddiasını tekrarladı! Tayyip Erdoğan senelerce işte bu zihniyet üzerinde politika yaptı.
***
Abdullah Öcalan da bazı fikirlerini 2004 yılında farklı tarihlerde avukatlarına not ettirmiş ve yayınlattırmıştı. Şöyle diyordu Öcalan:
"Kültürel kimliklere dayalı, bunu tanıyan bir ulus reformu öneriyorum. Vatandaşlık, kültürel kimlikleri kabul eden, kendi kültürel varlıklarına dayalı ulus vatandaşlığıdır. Herkesi zorla Türk saymak yerine, Türkiyeli ya da Türkiye ulusu vatandaşı. Amerika'da da böyledir. Türkiyeli ulus kimliği, üst ulus kimliğidir. Hepimizi bağlayan bir Türkiyeli ulus kimliği ancak böyle yaratılabilir."
2004 yılı Ekim ayında Başbakanlığa bağlı "Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu" raporunda da "tek kültürlü ulus-devlet modelinin insan haklarını göz ardı eden boyutu yerine, çok kültürlü, çok kimlikli, özgürlükçü ve çoğulcu yeni bir toplum modelinin esas alınması" öneriliyordu.
İsveç'ten gelmiş birisi de, "Devletin adında Türk kavramı olmamalıydı. Biz Türkler kimseye kendi kimliğimizi benimsesinler diye dayatmada bulunmamalıydık. Devletin adı Anadolu Cumhuriyeti olmalıydı" diyordu... Bu kavramı önce Almanya'da Cemalettin Kaplan ve oğlu Metin Kaplan kullanmış ve "Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti" kurmayı hedeflediklerini açıklamışlardı.
Ali Kırca'nın 2008'deki bir Siyaset Meydanı programında da Korkut Özal, ağabeyi Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı iken kendisine Türkiye'nin adının "Anadolu Cumhuriyeti" olarak değiştirilmesinden söz ettiğini bildirmişti.
***
AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı da "Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım' diyecek. İşte bu, sorunu çözer" demişti.
2011 yılının Nisan ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross, NTV ana haber bülteninde Can Dündar'ın sorularını cevaplandırırken Tayyip Erdoğan'ın kendisine verdiği bilgileri ifşa etmişti.
Gross, "Tayyip Erdoğan, Anayasa'nın ilk maddelerinin yalnızca bir geçiş sürecinde var olabileceğini söyledi. Ve kendisi de Türkiye'nin artık birinci madde ya da üçüncü madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyacı olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride... Bence bu çok ilgi çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye'yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor" demişti.
Erdoğan şimdi, Leyla Zana, "Türkiye milleti" deyince neden susuyor?