Erdoğan kimi örnek alıyor?
“Millî İttifak” adıyla seçim iş birliği yapan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak ile Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin gazetecilerle buluşmasına, davet üzerine katıldım.
Kamalak, Tayyip Erdoğan’ın Papa’yı davet ederken yazdığı mektupta “kutsiyetpenahları” diye hitap ettiğini hatırlatarak “Bu kelime, ‘kutsallığının kanatları altına sığınılacak kişi’ anlamına geliyor. Merak ediyorum, Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı iken Papa’yı davet ettiğinde bu ifadeyi kullansaydı neler olurdu?” dedikten sonra Egemen Bağış’ın Bakara Suresi’ne “makara” demesini, bir AKP’li milletvekilinin Erdoğan’ı “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir lider” olarak nitelendirmesini ve bir başka milletvekilinin de Erdoğan’a dokunmanın ibadet olduğunun söylemesi karşısında ürperdiğini hatta tiksindiğini anlattı...
Kamalak, Papa’nın ziyareti sırasında da “Papa, Türkiye’yi ziyaret ediyor ama ‘Konstantinapolis’i ziyaret ediyorum’ diyor. İki kilise arasındaki ittifakları gidermek için geleceğini söylüyor. Bu millet İstanbul, Konstantinapol olmasın diye 450 bin şehit verdi. Papa, Türkiye için değil Patrikhane için geliyor. Bizim inancımızda kimseye kutsiyet atfetmek yoktur. Bizim inancımızda peygamberler bile önce kuldur. Bu yüzden ‘abduhü ve rasulühü’ diye geçer. Yani önce kul, sonra resul” demişti.
* * *
Katolik Hristiyanların inancına göre Papa kutsaldır. Ayrıca Vatikan Devlet Başkanı olarak Papa’nın sözleri yasa hükmündedir.
Vikipedi’deki bilgilere göre “Papa, hem devlet başkanı, hem de Katolik mezhebinin ruhani lideridir. Papa yasama, yürütme ve yargının da başkanıdır.
Vatikan’ın doğrudan ya da dolaylı olarak sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu 49 TV kanalı veya kablolu yayını bulunmaktadır.
Bütçesi katoliklerden kesilen kilise vergisi, aidatlar, bağışlar, şirket gelirleri, hisse senedi-tahvil-bono gelirleri, bankacılık ve faiz gelirleri, hediyelik eşya satışlarından elde edilen gelirlerle basın yayından elde edilen reklâm gelirlerinden oluşmaktadır.”
* * *
Şayet Papa; “Papa’nın özel uçağı var, benim Diyanet İşleri Başkanım da bölgenin dini lideridir, onun özel uçağı neden olmasın” diyen Tayyip Erdoğan’a “Benim özel uçağım yok. İtalyan Havayolları’nın uçaklarını kullanıyorum” açıklaması dışında ayrıntılı bir mektup yazsaydı herhalde şöyle derdi:
“Diyanet İşleri Başkanı’nı ‘dini lider’ diye benimle kıyaslıyorsun ama ben bir devlet başkanıyım ve bütün Katoliklerin tanıdığı ve seçtiği dini liderim. Tıpkı senin Başkanlık Sistemi diye yapmak istediğin gibi yasama yürütme ve yargının da başkanıyım ama İtalyan partileri bu işlere karışmaz. Onlar, sizin ezanı, camiyi, Kur’an’ı, Peygamberinizin adını, semahı veya semayı seçim propagandalarında kullandığınız gibi çan sesini, kiliseyi, İncil’i, İsa’yı ve dini ayinleri kullanmaz. İtalyan Cumhurbaşkanları da seçimlere müdahil olmaz. Hiçbir İtalyan vatandaşı, sizin Yenikapı mitingindeki gibi kürsüye çıkıp, ‘Kudüs’e gittiğimde Berlusconi bana göründü. Ona başbakanlığı İsa verdi’ gibi bir laf etmez, eden çıkarsa tedavi altına alınır. “
* * *
Üstelik “havuz medyası” diye anılan Tayyip Erdoğan medyası da sayısal olarak Papa’nın medyasından daha fazla! Mustafa Destici, Hürriyet ve Cumhuriyet’e yapılan baskıları da kastederek “Basın özgürlüğünü kuvvetler ayrılığı kadar önemsiyorum. Medyanın susturulması demek, muhalefetin susturulmasıdır. En çok eleştirdikleri tek parti uygulamalarına doğru bir gidişatları var” diyor.
Fakat tek parti dönemindeki yetkilerin de Erdoğan’a yetmeyeceğini, Papa gibi yasama, yürütme, yargı ve medyanın başı olmanın ötesinde, “şimdilik “Diyanet İşleri Başkanı üzerinden” dini liderlik” peşinde olduğunu da tespit etmek durumundayız.