Erdoğan kaçar mı?
Recep T. Erdoğan, pazarlık yaptığı ses kayıtları internete düşer düşmez soluğu yurt dışında alması gerekirdi.
İstifa etse, halka gideceğim, güven tazeleyeceğim, dese, güven tazelemekle hukuk arasında bir ilişki yoktur. Adalet, halk desteğiyle değil kanunlarla sağlanıyor.
Keşke Gezi İsyanı ardından onu bunu suçlayacağına hemen seçime gitseydi. Çok partili hayatta tek yol var; o da güven tazelemektir.
17 Aralık 2013 milât... Herkes bunu hissediyor, biliyor.
Hangi savcıyı değiştirirsen değiştir, hangi polisi değiştirirsen değiştir... Delilleri toplayanlar, sonra başlarına gelecekleri de hesap etmişlerdir. Deliller “güvenilen eller”dedir.
R. T. Erdoğan, önceki gün, İstanbul Okmeydanı’nda yine gürledi. Bir “yandaş” televizyon kanalını açtım ki, konuşmasının hemen tamamını nasıl olsa verir; acaba internete düşen ses kaydıyla ilgili bir şey söyler mi? Söylemedi. Sadece suçladı, komplolardan bahsetti. Bir cemaate yüklendikçe yüklendi. Kim deşerse deşsin... Pislikler ortaya dökülüyor, millet gerçekleri öğreniyor.
2009 milletvekilliği seçimlerinden önce MHP’yi çökertmek, AKP’ye kazandırmak için MHP yöneticilerinin kasetleri ortaya çıkarıldı. Ama bu kasetler MHP’nin de işine yaradı aslında... Halk seçimden hemen önce böyle bir tavrın, MHP’yi geriletmek için yapıldığını gördü, belki partinin oyu bile arttı.
MHP’ninki hususiyetle özel hayata dair kasetlerdi ve insanların zararı kendisineydi.
Şimdi çok çok farklı... Zarar milletin kendisinedir, ülkeyedir.
En tehlikelisi... “Dindar” görüntülülerin ülkeyi soymasıdır.
AKP’nin fetvacısı Prof. Dr. Hayrettin Karaman, madem uçan kuşa fetva veriyor, “rüşvet” addedilebilecek basın-yayın organlarının satışı için havuz teşekkülüne de bir fetva vermelidir. Dinen buna ne denir?
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Durun vurmayın birbirinize!... Siz din kardeşisiniz!” havasında hutbe okutacağına -son cuma namazında mecburen dinledik- rüşvet alanın da verenin de, devleti soyanın da, nüfuz suiistimaliyle vakıf kuranın da, yurt açanın da Kur’ân ve Sünnet’te yeri olup olmadığını anlattırmalıydı.
Ortada kesin suç var; soruşturan yok... Soruşturmaya kalkılsa kelle alınıyor. Halk cebinden çalınanların hesabını bizzat sormalıdır ve suçluları mahkemeye çıkartabilmek için bütün demokratik haklarını kullanmalıdır.
Meraktan soruyorum: İş adamlarından katrilyona yakın para yolunuyor. Biri ise dert yanıyor: “Bana ihale verilmedi ki, ben niye para vereyim?” Sahi ne kadarlık bir ihale bekliyordu?
Dönen rakamlara bakın siz! Ülke zenginleşiyor demek ki! Formüle edersek: “Türkiye’nin kalkınması devlet büyüklerine verilen rüşvetin miktarıyla ölçülür.”