Erdoğan, ihaneti nihayet gördü mü?
Avusturya’nın önde gelen gazetelerinden Der Standard’a konuşan, PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Cemil Bayık, çözüm süreci denilen Türkiye’yi parçalama operasyonu hakkında, “Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Bizler Amerikalıları da gözlemci olarak kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var” dedi.
ABD-PKK ilişkileri konusunda elimizde 1995 yılından kalan resmi bir belge var. ABD’nin “Foreign Broadcast Information Service” adlı bir bülteni vardır. “FBIS bülteni” denilen bu dergi, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanır, bütün ABD Büyükelçilikleri’nde bulunur ve bütün ülkelerin Dışişleri Bakanlıkları’na dağıtılır!
27 Haziran 1995 tarihli FBIS bülteninde, ABD’nin eski Moritanya Büyükelçisi David Adolph Korn’un Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeler yayınlanmıştı.
Biz bu bülteni, yayınlandığı tarihlerde ele geçirmiş ve bir yazımızda bahsetmiştik.
O görüşmede, terör örgütünün başı Öcalan, “Biz Amerika’da olduğu gibi federal bir devlet, İspanya ve Almanya’da olduğu kadar da demokrasi istiyoruz. Eğer Türkiye kimlik, kültür, dil ve ekonomiye dayalı haklarımızı verirse, şiddeti bir günde durdururuz. İsteğimiz, soykırıma son verilmesi ve bunun için ABD’nin aracılık yapmasıdır. Biz ABD kuruluşları ve vatandaşlarına yönelik hiçbir eylem yapmadık” demişti.
Bu görüşmenin FBIS bülteninde yayınlanması, ABD’nin PKK’ya aleni desteği demekti!
***
PKK’nın ABD’den resmi arabuluculuk yapması talebi yeni değildir. PKK’nın 1995’ten beri böyle bir talebi vardır. PKK, 1995’e gelindiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kararlı operasyonları ile yok olmanın eşiğine gelmiş, kısacası ağır bir yenilgiye uğratılmıştı. PKK’nın yeniden güçlenmesi ise 2003’teki Irak işgalinden sonra başlamıştı. Hem Irak ordusunun terk ettiği silahlarla, hem de daha sonraki yıllarda ABD’nin Irak’taki işgal kuvvetlerinin depolarından çıktığı anlaşılan A-4 ve C-4 patlayıcılarıyla eylem kabiliyeti kazanan PKK, Türkiye’de büyük saldırılar düzenlemeye başlamıştı. Buna karşılık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başlattığı büyük kış operasyonu, ABD’nin baskısıyla sonuç alınamadan sona erdirilmişti.
Birinci Körfez Savaşı sonrasında da PKK’ya havadan silah ve mühimmat atarken suçüstü yakalanan ABD, her zaman PKK’nın imdadına yetişen güç olmuştur.
***
Aslında ABD, arabulucu olarak çoktan devreye girmiştir. Oslo’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, gizlice PKK ile masaya oturtan güç, ABD’dir. Oslo görüşmeleri basına sızdırılınca, “çözüm süreci” ni dayatan da ABD’dir. Süreç, PKK’nın eylem yapmasını durdurduğu için AKP iktidarının da seçimlerde oy kaybetmesini önleyici bir nitelik kazandığından bugüne kadar sürdürüldü. ABD, şimdi IŞİD, PKK, PYD ve Barzani güçleri üzerinden sahnelediği oyunda, kendi suçlarını Türkiye’nin üzerine atarak, Türkiye topraklarını da içine alan Kürdistan’ı kurdurmaya çalışıyor.
Bayık, “Türk özel birlikleri IŞİD teröristleri ile ortak çalışıyorlar. Güney Kürdistan’da otonom bir bölge oluştu ve sırada Rojava var. Ondan sonrasında ise Türkiye var ve Kürtlere bir statü tanıması gerekiyor. Türkiye ise bunu tüm imkânlarını kullanarak engellemeye çalışıyor. Türkiye, Suriye’de geliştirilen oluşumları yok etmek istiyor ve bunun için ise IŞİD’i kullanıyor” diyerek, ABD’ye ve Batı’ya malzeme veriyor.
Tayyip Erdoğan, oynanan oyunu anladı ki “Ne içerideki ihanet şebekelerine ne de dışarıdan gelen algı operasyonlarına Türkiye boyun eğecek, eyvallah edecek bir ülke değildir. Sevr Anlaşması’nı yırtıp atmış, manda ve himayeyi elinin tersiyle itmiş, bağımsız, hür bir ülkeyiz, Türkiye’yiz” diyor...
Yaa, “Yeni Türkiye” buymuş demek...