Erdoğan bu sefer haklı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset kurumu ve kuvvetler ayrılığı gibi devleti ayakta tutan temeller üzerindeki etkinliğini hiçbir dönemde olmadığı kadar artırmış durumda.
Vatandaşlar çaresiz kaldıklarında "Erdoğan bu duruma bir el atsın" diyerek tek çözüm noktası gibi kendisine başvuruyor.
Erdoğan'ın her konu üzerinde yaptırım etkisi olan sözleri bu manzaraya sebep oluyor.
Bu kapsamda Erdoğan'ın ağzından çıkan her söz, birçok kurumda emir telakki ediliyor.
OHAL'in verdiği imkânlar, çıkarılan KHK'lar ile de gücüne güç katıyor.
Erdoğan'ın sözleri medyanın büyük bir bölümü tarafından desteklense de serbest sermayeli medyada aynı destek olmuyor. Bağımsız sosyal medyada "troll" hesaplar hariç ciddi bir Erdoğan eleştirisi var. Toplumsal ağırlığı ve okuyucu kitlesi olan yazarlar Erdoğan'a tepkili...
Bu tabloda partinin istediği "tam biat" ortamı sağlanamadığı için, sınırlı kelime ve argümanlara sahip bir kısım medya devreye giriyor. Erdoğan'ı savunayım derken saldırganlaşıp, acımasızlaşıyor ve takınılan çirkin üslup nedeniyle en büyük zararı Erdoğan ve AKP'ye veriyorlar.
Tüm bu gerçekler bir yana Erdoğan'ın TEOG sözlerini doğru okumak zorundayız.
Erdoğan katıldığı canlı yayında şunları söyledi:
"Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım. Biz TEOG'la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı. Okursun, sene içinde notların bellidir, bu notlarınla beraber yürürsün. Gelirsin üniversite sırasına, orada da girersin üniversite imtihanlarına. Üniversite imtihanında da sosyalde, sayısalda başarı durumun neyse bu başarıya göre girmen gereken yer nereyse girersin."
Konu gündeme adeta bomba gibi düştü. Erdoğan ABD'ye gitmeden önce de sözlerine açıklık getirdi:
"Sayın Başbakan ile dün mutabakatımız oluştu. Temenni ediyorum ki hemen süratle bunu ülke gündeminden çıkaracağız. Bütün aileleri, yavrularımızı rahatlatacaktır. Bu konuyu gündemimizden çıkarırken çocuklarımızın okul derslerine yönlenmesinin önünü açmamız ve yarışı okullarında yapmasını sağlamamız çok daha isabetli olacaktır. Bütün mesele, orta kısımları bitirdikten sonra liseye geçerken tercihlerinde ne yapacakları konusu, okullarda atılacak adımlardır."
Erdoğan bu konuda sonuna kadar haklıdır. Eleştirin eleştirmeyin ama milyonlarca çocuğumuzun ilkokul sıralarından itibaren yarış atına dönüştürülmesi, adeta sınav çılgını haline getirilmesi geleceğimize ihanettir.
Bu sınavlara son halini, şeklini veren AKP'dir... Ancak bu garip eğitim anlayışı AKP'den önce de vardı.
Her şeyden ötesi bu gibi kanayan eğitim sorunlarına dikkat çeken, doğru düzgün bir siyaset söylemi de duyamıyoruz.
Partilerin alakadar olmadıkları konuların başında eğitim geliyor.
"Zararın neresinden dönülse kârdır" mantığıyla hareket edilmesi en azından bundan sonraki süreç için önemli bir adımdır.
Eğitim sendikalarının sustuğu, gazetecilerin eğitimci yazarlara kapılarını kapattığı, Atatürk'ü müfredatlardan ayıklamak için her yıl programların değiştiği, partili olmanın eğitim kurumlarında yükselmenin önünü açtığı bir dönemdeyiz.
FETÖ gibi "eğitim"e sızmayı kendine öncelikli yöntem edinen ve bu yöntem üzerinden kendini güçlendiren bir yapı tasfiye ediliyor.
Bu yapının tasfiye edilme sürecinde eğitimde yapılacak iyi niyetli adımları geliştirmek elzemdir.
TEOG süreci ucube bir süreçti, umarım bundan ders çıkarılarak, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğine katkı sunacak bir sisteme geçilebilir.
Suni ve siyasi mesajlar bakımından müfredatların çağın gerekliliklerine uygun hale getirilmesi de yapılması gereken bir diğer önemli değişikliktir.
Dört bir yana eğitim fakültesi açmakla Türkiye'nin eğitim kalitesinin yükselmediği aksine daha da kötüye gittiğini yaşayarak görüyoruz. O bakımdan niceliksel değil, nitelikli eğitim öncelikli hedef olmalı.
Türkiye'yi yönetmeye talip olan her siyasi girişimin en büyük önceliği de eğitim konusunda olmalıdır.