Enver Paşa'nın mektuplarında aşk ve tarih iç içe...
Murat Bardakçı, Enver Paşa'nın eşi Naciye Sultan'a Rusya ve Orta Asya'dan yazdığı mektupların tamamını yayınladı. Türkiye İş Bankası Yayınlarınca 624 sayfalık bir kitap haline getirildi bu değerli çalışma. Kitabın adı: "Naciyem, Rûhum, Efendim..."
Kızım Nagehan, Bardakçı'nın "Enver" adlı yapıtını olduğu gibi bu kitabı da bana armağan olarak getirdi (yaş günüme almış). Enver adlı kitapta bu mektupların bir kısmı yayımlanmıştı ve ben bunlardan birini "Aşka Zum" adlı yeni yayımlanan kitabıma da almıştım. Şimdi tamamını okumak şansına ve bahtına erişmiş oldum.
Peki ne var bu mektuplarda, hemen diyeyim, bir tür günlük tutmuş Enver Paşa ve neredeyse her gün yazmış eşine o gün yaşadıklarını, tarihe notlar düşmüş, zaten Naciye Sultan'a, mektuplarını saklayıp korumasını da bir mektubunda ifade etmekte.
Ve Enver Paşa'nın eşine olan büyük aşkı... Paşa bu temiz, soylu, büyük aşkını pek güzel ifade ediyor, etkilenmeyecek bir yürek tasavvur edemiyorum.
Aşktan ve Orta Asya'daki son mektuplarından başlayalım. Söz gelimi 6 Şubat 1922 tarihli "En sevgili cicim, Naciyeciğim" diye başlayan mektubunun sonu şöyle bitmekte: "Seni öpe öpe, kuru saman yatağıma uzanıyorum. Ya sen? Ne yapıyorsun? Yavrularımı öp."
8 Mart 1922 tarihli mektubuna ise Enver Paşa "Bir tanecik sevgilim, güzel Naciye!" diye başlıyor şöyle bitiriyor: "Sevgili melek! Bugün çadırımın üzerinde sabah dolaşırken topladığım bir ilkbahar lalesini takdim ediyorum. Artık günde böylece cicime naçiz bir çiçek takdim edeceğim. Umarım ki Berlin demetlerine tercih edersin. Seni öpe öpe rüzgârlı, berrak, yıldızlı bu gecede, mehtapta senin güzel gözlerini araştırarak çekildim. Hava çok soğuk, üstümü yarım örten kürkümün altında titriyorum. Âh! Ne olur senin yanında olsam, sarılsaydım. Yavrularımı öp. Hüda'ya emanet olun ruhum."
Enver Paşa'nın Moskova ve Batum'dan yazdığı mektuplarında, genellikle Anadolu ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili konular yer alıyor. Bu arada Atatürk hakkında da zaman zaman hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Sakarya Savaşı öncesinden başlayarak İttihatçılar Anadolu'ya geçip yönetimi yeniden ellerine almanın faaliyeti içinde oluyorlar. Fakat Paşa'nın burada vatanseverliği devreye giriyor, Sakarya Savaşı'nın kesin sonucunu beklemeden harekete geçmiyor Batum'a kadar gelmiş olmasına karşın. Ve zafer haberi gelince, her şeyi unutup eşine "Ben ise cidden bu muvaffakiyete sevindim. Hakikaten, Mustafa Kemal'in gösterdiği küçüklüğe rağmen mazhar olduğu bu muvaffakiyetleri kıskanmak değil, bilakis sevinçle karşılıyorum. Çünkü bu Anadolu'ya bir iyilik ve saadet müjdesidir."
Ve Enver Paşa, rotayı Orta Asya'ya çeviriyor. Bu tam bir macera ve hesapsızlık... "Haydi desen Türkistan ayağa kalkacak" şeklindeki içi boş vaatlere inanarak oraya gittiği ve gittiğine bin pişman olduğu mektuplarında açıkça ifade ediliyor. Bunları örnekleyelim:
"Senin ve yavrularımın fotoğraflarını ağlayarak yaktım. Bura halkı pek mutaassıp..."
"Dünyanın en vahşi akvamına (kavmine) yakın ve başsız bir muhite türedi bir eşkıya reisinin yanında en iptidai olan yiyecek, giyecek, yatacak şeylerin bütün mahrumiyetleri içinde yalnız, yapayalnız, yalnız senin aşkınla..."
"Bu adamların hangisinin doğru, hangisinin eğri olduğunu anlayamadım..."
Mutlaka okuyun derim bu kitabı...