Emekli öğretmene 2.5 milyon dolar!
Babama sordum "Niye doğum günümü 29 Aralık diye yazdırdın?". Yüzüme bakarak "Ben devlet memuruyum. Gerçek ne ise onu kayda geçirdim". Yaşım ilerledikçe bu sözü daha iyi anlamaya başladım. Doğruluğu tarif etmişti. Nüfus kağıdımda 1 Ocak yazsa daha mı hoş duracaktı.
İşte yine o güne geldik. "Senede bir gün" şarkısındayım. Farklılık ise Teoman'ın tanıttığı, Müslüm Baba'nın unutulmazlara taşıdığı parçadaki gibiyim; "Artık babamın öldüğü yaştayım". Şimdi rahatlıkla tekrarlıyorum; "Bu taraf kısa, öbür taraf uzun". Buna inananlardanım. Allah göç edişin de hayırlısını versin. Süründürmeden, bir nefeste.
Aslında doğru'lardan yana bir yazı yazmayı planlamıştım. Galiba konuyu şahsileştirdim. En iyisi kafamdakine geri dönmek. Ne Oluyor'un ilk konuğu Muharrem Erkek'ti. Hani şu hukukçu CHP Milletvekili. Çanakkaleli. Bazıları kızsa da ben beğeniyorum. Man Adası belgelerini o kadar güzel anlattı ki, iktidar fanları dışında herkesin anladığı ve inandığı mutlak. En güzel örneği bir soru ile verdi; "Emekli bir öğretmene 2.5 milyon dolar niye havale edilir?". Hele Man'dan verilen talimatla aynı Türk bankasının iki ayrı şubesi arasındaki paslaşmaya da dikkat çekti.
Malta'da kurulan şirketi de unutmadı. Son KHK'lar konusunda ise aklı başında uyarılarda bulundu. Bu işleri yaparken hemşehrisi Ak Partili Bülent Turan gibi kaş çatıp, döver gibi konuşmadı.
Daha sonra Naci Bostancı'yı izledik. Ak Parti Grup Başkan Vekili'ni de beğenirim. Doğrucudur. Sıkıntılarının farkındayım. Bu yüzden Şirin Payzın'ın iyi hazırlanmış sorularına cevap verirken zorlandı. Hatta bazı konularda "ne soruldu, ne cevap verdi" diyebilirim.
İşin özeti bu tip tartışmaları izlemekle yaş almayı sürdüreceğiz. Taaa sandık önümüze gelene kadar.
***
Bir uyarı
Ha bugün ha yarın derken, bazı isimleri ikaz etme zamanı geldi. Deniz Bayramoğlu ilk sırada. Programına davet ettiği uzmanlar Türkçe dışında her lisanı kullanıyorlar. Ekrana bindirilen "Beyninizde gerçeklik algısı nasıl oluşur"u anlıyoruz. Ancak buna verilen cevaplar ilaç prospektüsü okur gibi. Ekran başındaki normal eğitimli izleyicinin anlaması mümkün değil. Bu şartlarda Açık Öğretim'e bir bölüm daha eklenmesini öneriyorum; "Tıbbi Terimleri Anlayabilme Bölümü".
***
Babıali'nin romanı
Meslek büyüğüm Ünal Sakman'ın roman yazması beni şaşırttı. İlginç olan, konusunun Babıali'de geçmesi. Kahramanların hepsi, biraz yaşlı medya mensupları için tanıdık. Bazı gazete patronlarının skandalları yeniden vitrine taşınmakta. 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrası gizli kapaklı işleri öğrenmek yeni nesle de çarpıcı gelecektir. Kral Kapanı'nı öncelikle yolu bir şekilde Cağaloğlu'ndan geçmiş herkese tavsiye ediyorum. Roman "akıl fikir Yayınları" etiketini taşıyor.
Bu arada kitabın bana ulaşma süresi tam 1.5 ay. Bir kardeşimin rahatsızlığının buna sebep olduğunu sanıyorum.
Ünal Sakman'ın daha önce kaleme aldığı Babıali Hatıraları'nı da önermeyi unutmuyorum. Bunda da bir döneme imza atan önemli gazetecilerle ilgili tespitler var.
***
TRT Müzik'ten
* Şaheserler, Vedat Kaptan Yurdakul'un şefliğinde Yasemin Pamukçu Başara'nın sunumunda. Yayın saatinin erkene alınmasına sevindim. 22.30'dan sonrası izlenme açısından sıkıntılıydı. Bu kez Selahattin Pınar'ın besteleri icra edildi. TSM denince Pınar'ın her zaman hatırlanması şarttır. Kürdili Hicazkâr makamına kattığı bestelere bayılırım. Bu konuda bir anımı aktarayım. Yıllar önce TRT sanatçılarından Uğur Çınar makam tercihimi öğrendikten sonra "Peki hangi eser?" diye devam etmişti. Cevabım "Yalancıdır Hep Aynalar, Gir Kalbime Gör Kendini" olmuştu. Güftesi Rıza Polat Akkoyunlu'ya ait bu muhteşem eserin bestecisi Selahattin Pınar'dı.
* Akşam Sefası, başarıyla devam ediyor. Bu defa Sarıkamış Ağıtı'yla başladı. THM'nin büyük ismi Ali Kızıltuğ anıldı. Tek arıza kumanda masasından çıktı. Ekrana "program tekrarı"nın nereden izleneceği yazıldı. Aynı anda "Çek bir kuru" reklamı onun üstüne bindirildi. Biraz dikkat!
* Harman Yeri'ndeki "Hey on beşli on beşli, Tokat Yolları Taşlı"nın icrasını çok sevdim. Orijinal formatında çalınıp ağır söylendi. Yani, bugün oyun havasına dönüştürülmüş hali yoktu. Sırf bu yüzden bile Ömer Hayri Uzun'u tebrik etmeye değer.