Emekli düşmanları

Yeniçağ'ın dünkü manşeti bazı şeyler hatırlattı. Maaş uçurumundaki en önemli etken Bülent Ecevit'ten başkası değildir. Yıllar yılı "işçi babası" denerek yere göğe konulmazken bu kesime en büyük kazığı atan oldu. Emeklilik ödemelerinde, maaş ayarlamalarında memuriyetten gelenlere farklılık sağladı. Ondan sonra gelenler de buna müdahale etmediler. Prim ödeme süreniz daha fazla olsa bile haksız oluşum devam ettirildi. Ekranda haberleri izlerken kader haline sokulan enflasyon zamlarında da aynı şeyi gördüm. Memura yapılan artırım yüzde 5, SSK'lıya yüzde 3.6. Bağ-Kur'luyu ise söylemeye dilim varmıyor.

Madem geçmişin tozlu yapraklarını silkeliyoruz 1-2 not daha düşelim. Başbakanlık yapmış, "işçi karşıtları" arasına Tansu Çiller'i dahil etmeyi unutmayalım. Onun rekoru bambaşka: "Emekliye sıfır zam". Anlamadıysanız rakamla da yazalım; 0. Vatandaş bunun faturasını öyle bir kesti ki, Çiller bile şaşırdı. İlk seçimde DYP baraj altında kaldı.

Bilmeyenler için bir kişiyi daha dile getirelim; İmren Aykut. Çalışma Bakanı iken emeklinin her üç ayda bir maaş uygulamasını aylığa çevirdi. Anlayacağınız işkence sayısını artırdı. Gerekçesi neydi biliyor musunuz? Üç aylığını toptan alan işçi emeklisi ölünce devlet bu yüzden zarara giriyormuş!

...

Bu haksızlığı durduracak isim veya parti biliyor musunuz? Teklifimiz "Emekliler Partisi" kurulması. İsrail başta pek çok ülkede var. O kadar sempatizanı mevcut ki, meclise epey milletvekili sokuyorlar. Hemen her koalisyona katılıp birkaç bakanlık sahibi oluyorlar. Türkiye'deki durumu hesaplayın. 9 milyona yakın emekliye o kadar sayıda eşini de ekleyin, kesinlikle iktidara gelinir. Emeklilerimiz bu konuyu iyi düşünmeli. Sizi görmezden gelip sadaka zammı yapanlara ders vermek istemez misiniz?

Son üç oyun

Avrupa Futbol Şampiyonası'nda tünelin ucu gözüktü. Bu akşam Portekiz-Galler maçıyla yarı finalin ilk ayağı oynanıyor. Yarın Fransa-Almanya maçı var. Kazananlar finalde karşı karşıya gelecek. Ondan sonra çır-çır hazırlık maçlarına kalacağız. Neyse ki ağustos olimpiyatlara sahne olacak. Tek handikap, uyku saatiyle seyir zamanının çakışması. Yani yakın zamandaki Copa America'nın benzeşenini yaşayacağız. Uykusuzluk başa vurunca Melih Gümüşbıçak gibi "çok küçük yazıyorlar bu yazıları" diyenlerin sayısı çoğalacak.

Bayan haberciler

Cumhurbaşkanı'nın bayram namazı sonrası söylediklerini tüm kanallar yayınladı. Erdoğan'a yöneltilen sorularda bir kişi ön plana çıktı; NTV'den Deniz Tüysüz. O kadar muhabir arasında iyi hazırlanmış sorularıyla tam puan aldı. Bunları sunuş biçimi mükemmel ötesi idi. Doğrusu, ağızlarını her açtığında devirmedik çam bırakmayanlara kapak olsun.

...

Dünkü yağış İstanbul'un pek çok yöresini mahvetti. Eyüp bunların başındaydı. Bu altyapısızlığı Başbakan bire bir yaşadı. Binali Yıldırım'ın yanında Büyükşehir Belediye Başkanı yoktu. Kadir Topbaş her zamanki gibi Erdoğan'ın safını tercih etmişti.

Dalga mı geçiyor?

Namazdan devam edelim ve Devlet Bahçeli'yi atlamayalım. Bir politikacı her gün mum gibi eriyen itibarının farkında olmaz mı? Daha düne kadar "Kurultay 10 Temmuz'da" diyen kimdi? Şimdi tekrar başa döndü ve tarih verdi; 18 Mart 2018. Bu tavırlarıyla Bahçeli'nin şahsına daha ağır yüklenmeler olmuyorsa MHP töresindendir. Bu gerçeği aklından çıkarmamalı. Muhaliflere düşen ise Süleyman Demirel'in ünlü sözünü tekrarlamak; "Meşruiyet içinde çareler tükenmez"!

Yazarın Diğer Yazıları