Ekonomide aldıklarımızı siyasetle verdik
Merkez Bankası ve Bağımsız Kurumlar konusunda Hükümet içinde Başbakan dahil, parti örgütü dahil, Bakanlar dahil, farklı düşüncede olduklarını açıkladılar. Kamuoyu önünde çelişkili açıklamalar, sermayeyi telaşlandırdı. Özel sektör ve yabancı sermayede güven kaybı yarattı.
Geçtiğimiz Salı günü, siyasi partilerin grup toplantıları geçmiş toplantılardan daha stresli oldu. Meclis’te yüksek gerilim yaşandı. Bu yüksek gerilim de eklenince, ekonomide stres arttı. Yerli ve yabancı sermayenin Türkiye’de yatırım yapma iştahı kalmadı.
Mamafih, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) tarafından hazırlanan ve 207 ülkeyi kapsayan rapora göre, Türkiye’ye gelen yabancı yatırım sermaye girişi azaldı. Elbette bu gibi raporları yerli ve yabancı yatırımcı da okuyor ve bu nedenle Türkiye’de yatırımı riskli görüyorlar.
Öte yandan 2013 bilançoları açıklanan 500 sanayi kuruluşunun toplam borçlanması 2013 yılında bir önceki yıla göre yüzde 25.4 arttı. Bunlar içinde zarar eden firmaların sayısı 2012 yılında 63 adet iken 2013 yılında 129’a yükseldi. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, “2008 yılındaki olağanüstü koşulları saymazsak, son on yıldır bu kadar zarar eden şirket sayısına ilk kez rastlıyoruz” şeklinde şikayette bulundu.
Uzun süre baskı altında tutulan döviz kurlarında 2013 sonundaki artış, Türkiye’nin rekabet gücünü artırdı. 2014 ilk çeyreğinde ihracat arttı. Buna karşılık ithalat artışı olmadı.
2013 yılında 65 milyar dolar olan dış işlemler cari açığının bu sene 50 milyar dolara düşmesi bekleniyordu. Ne var ki dış politikada başarısız gidişat, özellikle Orta Doğu politikasında tökezleme, ihracattaki artış fırsatının önünü kesti.
Gerçekten Hükümetin Orta Doğu politikası baştan sona yanlış çıktı. Türkiye bu yanlış politikanın tuzağına düştü. Bu politikalar bizi Suriye ile hiç yoktan bir kavgaya sürükledi. Mısır konusunda Mısır’la ve dünyayla ters düştük. Irak Başbakanı ve yönetimi ile gerilime itti. IŞİD konusunda şaibeli pozisyona soktu. Nihayet Libya’daki Türkler ihtilalci bir general tarafından kovuldu.
Bugün Türkiye dış ticarette Orta Doğu’yu kaybetmiştir. Kurun getirdiği avantajları dış politikada yapılan yanlışlar ve girdiğimiz çıkmazlar alıp götürmüştür.
Bundan sonra Orta Doğu’ya yapılacak ihracatta artış beklemek zor ve zamana bağlıdır. Siyasi iktidarın değişmesine bağlıdır. Zira bugün için Türkiye Orta Doğu’daki yerini kaybetmiştir.
Mamafih, Fatih Üniversitesi, Orta Doğu elitleri arasında bir anket yapmış ve bu anket sonucu da, Türkiye’nin Orta Doğu’daki liderliğini kaybettiğini, yerini İran’ın aldığını göstermiştir. Bu hengame içinde Uluslararası kredi derecelendirme kurumları da boş durmamış ve Fitch 3 bankanın kredi notunu BBB’den BBB-’ye çekmiştir. Ayrıca bir bankanın uzun vadeli notunu ise durağandan negatife çevirmiştir.
İktidar yapar da muhalefet boş durur mu? Kılıçdaroğlu tek başına veya yanındaki malum iki üç kişiyle Cumhurbaşkanı adayını belirlemiştir. İsim olarak adaya, Erdoğan karşısında elbette ki herkes oy verecektir. Ancak Kılıçdaroğlu’nun cin fikirle ve tek başına AKP, din istismarı kulvarında oynaması, Kurultayı erteleyip hesap vermekten kaçması, CHP kanadında büyük kavgalara neden olmuş ve olacaktır. Ana muhalefetteki bu gerginlikler sonucu da yine, ekonomide kazanımlarımızı siyaset ile geri vermemize neden olacaktır.