Ekonomi bıçak sırtında
Merkez Bankası, Temmuz Beklenti Anketi’nde, bu sene sonu enflasyonun yüzde 8.30, dolar kurunun 2.13, cari açığın 50.1 milyar dolar ve MB bir haftalık repo gösterge faiz oranının da yüzde 8.07 olacağı tahmin ediliyor.
Bu tablonun özeti, yüksek enflasyon, düşük büyüme, eksi reel faizdir. Bu sonuçlar istikrarsız bir ekonomi anlamına geliyor. Siyaset ise giderek daha önemli problemlere gebe kalıyor. Siyasette beklenen istikrarsızlık bu ekonomik tabloyu tabloyu daha çok bozacaktır.
Üstelik 6 ay önce Ocak ayında yapılan beklenti anketinde enflasyon beklentisi yüzde 7.44 iken bugün enflasyon beklentisi 8.30 çıkmıştır.
Aslında piyasaya bakarsak, piyasada rahatsızlık artıyor. Medya piyasayı yalnızca spekülatif açıdan yani Borsa ve kur açısından değerlendirdiği için bu rahatsızlıktan toplum fazla haberdar olmuyor. Oysa ki bir ekonomide istikrarı ve geleceği, tasarruf- yatırım-üretim-istihdam ve gelir dağılımı belirler.
Düşük tasarruf sorunu, cari açığa da yansıyor. Cari açıkta Temmuz beklentisi daha düşük görünüyor... Ancak kurlarda artış olmasına ve aradan bir yıl geçmesine rağmen, ihracatta beklenen artış sağlanamadı. Bundan sonra daha çok artış sağlanacaktı. Ne var ki Irak olayları ihracatı olumsuz etkileyecektir.
Kaldı ki, beklenen 50 milyar dolarlık cari açığın bir kısmı, 400 milyar dolara ulaşan dış borç faizi ve Türkiye’de yabancıların satın aldığı bankaların ve şirketlerin elde ettikleri kâr transferidir. Bu iki kalem artarak devam ediyor ve her zaman edecektir. Cari açığı enerji ithalatına bağlayanlar, faiz ve kâr transferinden söz etmiyorlar.
Öte yandan zaten yetersiz olan yatırımlarda bir gerileme var. Türkiye’de yatırım denilince finansal yatırım araçları tartışılıyor. Yatırım artışları da mevcut yatırımların amortismanı yenilenmesi şeklinde oluyor. Gerçekte yeni fiziki yatırımların yapılması gerekir. Yerli ve yabancı bu yatırımları yapmıyor. Ülke riskinin yüksek olması da etkili oluyor ve fakat bu günkü siyasi konjonktürde iki temel nedeni de dikkate almak zorundayız.
1)Yargıya ve hukuk düzenine müdahale, yargıya olan güvenin azalmış olması.
Bu sorun yabancıların tepkilerinden çok net anlaşılıyor. Yabancılara doğrudan yatırım yapmak için neden gelmiyorsunuz denilince genel olarak şöyle cevap veriyorlar: “Eğer yatırımlarda bürokratik veya mülkiyet sorunu veya işletme ile ilgili sorunlarımız çıkarsa, sizin adalet sistemi içinde bunun maliyetinin ne olacağını, ne zaman içinde ve ne kadar sürede çözeceğimizi ve hakkımızı nasıl koruyacağımızı bilemiyoruz.”
2) Piyasa ekonomisine siyasi müdahale ve oligopol yapılaşma...
Özelleştirme ile kamu tekelleri özel tekel haline geldi. İhale kanununda sık değişiklikler yapıldı. Birçok ihale kapsam dışında kaldı. Her yıl birkaç tane torba yasa çıkarılarak, piyasaya dolaylı müdahaleler yapıldı. Siyasi iktidar içinde paralel yapı gibi kavgalar, Başbakanın, Merkez Bankası’nı eksi reel faize zorlaması, devlete ve piyasaya olan güveni sarstı.
Büyümenin düşmesi, dış borçların artması, cari açığın devam etmesi, yüksek enflasyon ve eksi reel faiz ekonomide geleceğimiz için birer dinamittir.