Dünyada MAN Ahiret'te iman
Konya ilimizin insanları espri alanında yaratıcıdır. Bu kentimize pek çok kez gittim. Zengin sofra kültürü kadar halkın aşık atışmasını hatırlatan laflarını beğeni ile izlemişimdir. Ummadığınız yerde pat diye ilginç bir yorumla karşılaşırsınız. Örneğin Türkiye'nin montaj da olsa otomotivleştiği yıllarda kimi iğnelemeleri duyup, çok güldüğümü itiraf etmeliyim. Geneli ova denilecek coğrafi konuma sahip kentte "maniler bile buna hastır".
Mal sahibi ve şoförlerin "Al bir Ford, ol lord" veya "Al bir MAN, ol adam" demeleri gibi. Şimdi bu nereden çıktı denmeden hemen cevap vereyim son günlerin moda ismi MAN. Hani küçük Ada Devleti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun meşhur ettiği minik ülke. İçinizden kaç kişi burayı biliyordu? Ta ki, CHP Genel Başkanı gündeme getirinceye kadar. Ben bile meraklandım, araştırdım. İngiltere ile İrlanda arasında yer alan bu Ada Devleti 1765 yılında krallık olarak tescil ediliyor. Zaman içinde bugünkü konuma geliyor. Cumhuriyet diyebiliriz. Nüfusu fena sayılmaz; "84 bin kişi".
Bu kadar kolay mı?
Günümüz kapitalizminin yıllar yılı vergi cennetlerinin Karayip'lerde olduğunu biliyorduk. Bu yüzden MAN'ı keşfedenler daha uyanık. Bir kere Avrupa ile iç içe. Uzun uçuşlara ve bağlantılara gerek yok. En önemli özelliği vergi kaçırma ve kara para aklamadaki başarısı; "Bugüne kadar 1.5 TRİLYON DOLAR burada temizlenip-paklanmış". Rakamın büyüklüğüne dikkat çekerim.
"Haydi bulaşmayalım" diyorsunuz ama bunları öğrenince içiniz içinize sığmıyor. Sayın Erdoğan'ın yakınları için "Bunlar benim belediye başkanlığımdan önce de ticaret yapıyorlardı" sözünü kabul ettik diyelim. Kılıçdaroğlu'nun elindeki belgeleri de FETÖ organizasyonu sayalım. "Paralar çıkmadı, girdi"ye de inanalım. Bu zatı muhteremlerin MAN Adası Devleti'nde ne işleri var? Şirket kuracak başka yer mi yoktu? Bakın Malta'daki organizasyondan hiç söz etmiyorum.
Beylere bir önerim olacak. Gelin şu Yassıada'ya özerklik verelim. Serbest bölge ilan ettik mi işlem tamamdır. İnanın kısa sürede Offshore'cuların üssü haline gelecektir.
***
Hakkını vermek
Medyamız Naim Süleymanoğlu'nu çabuk unuttu. 3 Olimpiyat, 7 Dünya ve 6 Avrupa şampiyonu olan bir efsaneye yapılan gerçekten haksızlık. Orhan Ayhan'la programında dile getirildiği gibi, defin töreni sonrası sadece iki gazetede iki yayınla kalındı. Ekranların durumu daha beter. İyi ki TRT Spor ve Orhan Ayhan var. Naim'le ilgili yayının devamını da izledik. Bu kez iki yeni önemli konuk vardı. İlki o parlak dönemin Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'dı.
Atalay'ın benim için özel biri olduğunu belirtmeliyim. Ölümle yaşam arasında gidip geldiğim ağır kalp ameliyatından sonra gözümü açınca karşımda gördüğüm üç isimden biridir. Vefa duygusunu anlatmaya kelimeler yetmez. Sporumuzun başındaki dönemleri ise başarılarla perçinlenmiştir. Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye'ye getirilişinden altın madalyaları toplayışına kadar emeği vardır. Onun genel müdürlüğü ile Türkiye'nin uluslararası organizasyonlar dönemi açıldı.
Başarıya ortak olanlardan diğeri ise Kenan Nuhut'tu. Halter Federasyonu'nda Genel Sekreterlik ve sekiz yıl başkanlık yaptığı seneler bu sporun atlama dönemiydi. 400'ü altın olmak üzere, toplam 662 madalyanın altında Nuhut'un da imzası vardır.
Önemli hatıra
Kenan Nuhut'un aktardığı bir anısını ilk defa duyduk. Naim Süleymanoğlu, tam Seul Olimpiyatları öncesi rahatsızlanır. GATA'da bağırsak düğümlenmesi teşhisi konulur. "Kesinlikle podyuma çıkamaz. hatta antrenman dahi yapamaz" raporu verirler. Naim'in buna cevabı "Bu millete vefa borcum var. Ölsem de yarışacağım" olur. Ondan sonrasını biliyorsunuz, altınları toplayan kaldırışları. Böylesi bir şampiyonu asla unutmamalıyız.
Hoş tespit
Orhan Ayhan'la programında ekrana gelen görüntüler arasında biri çok çarpıcıydı. Atina Olimpiyatları'nda röportaj yapan Mehmet Buğra Şahin'di. İlginç olan o yılların muhabiri şimdi TRT Spor Koordinatörü. Dün ve bugün arasında görüntü olarak fazla bir fark yoktu. Şahin hâlâ "Atom Karınca". Yıllar, enerjisinden hiçbir şey kaybettirmeyenlerden.
***
Dünden kalan
"Homini gırtlak" başlıklı yazımda ölçüyü kaçırmıştım. Bu yüzden kısaltma zorunda kaldık. Final bölümü de bunlar arasındaydı. Doğrusu kıyamadım. Bugün yayınlıyorum:
"Son dönemde birtakım Yabancı Mutfak Uzmanları türedi. Koca koca sayfalar bunlara ayrılıyor. Ekranlarda da aynı durumu izliyoruz. Kusura bakılmasın ama bunların başında yer alan isim Vedat Milor. Tek bizden uyarısı 'Et ve balığı fazla pişirmeyin'.
60 yıllık döner ustasına kesim öğretiyor. Türkiye'ye döneli uzun seneler oldu. Aklı ise Normandiya sığırları ve Bordo şaraplarında. Haa bir de Parmasan peynirinde"!