Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Dost kötü gün için vardır!

Hayat sürprizlerle doludur. Kime, ne zaman ve nasıl güleceği ya da küseceği belli değildir. Hayat herkese yaptığını doğal olarak bize de yaptı. Bir Cuma günü emri hak vaki oldu ve muhterem eşimi böyle bir günde toprağa verdik.

Tarifsiz acılar içinde olduğumuz o günde yanımızda olan acımızı paylaşan herkese sonsuz teşekkürler. Bu haleti ruhiye içinde ülkenin can yakıcı sorunlarını hiç olmazsa bugünkü yazıda bir kenara koyuyorum.

Esas olan yaşamak ve yaşatmaktır!

Ölüm; sınıf, ırk, cinsiyet, ideoloji, siyaset, etnisite, inanç farkı gözetmeksizin bütün insanları eşitleyen ilahi bir gerçekliktir. Ölüm zaman endeksli bir vakıadır. Zaman ise bu bağlamda en sert ve katı elementtir. Ölümlü dünyanın ölümsüz evlatları yoktur.

Doğrudur. Ölüm hayatın gerçeğidir ama esas olan yaşamak ve yaşatmaktır. Yaşamak gerçeğe ve dünyaya evet demenin bir başka yoludur. Maliyeti ne olursa olsun yaşama sırt dönmemek, yenilgiyi zafere çevirmenin ilk basamağıdır. Zira her yenilgi ölüm kokar.

Katıların eridiği, değerlerin buharlaştığı ölümlü bir dünyada dostluk her şeyin üzerinde olmalıdır. İnsanlar tarihe, coğrafyaya, fikre, ideolojiye dost oldukları kadar ölüme de dost olmalılar.

Bu ülkenin ozanları, insanları değil de kara toprağı sadık dost edindiğini söylüyorsa insanlıklar gözden geçirilmelidir.

Goethe, boşuna "Yalnızca hava, ışık ve dostun varsa hiç üzülme" demiyor.

Hayat yalnız da yaşanır!

İnsan her şeyden önce sosyal bir varlıktır. Birlikte yaşamaya programlıdır. Ancak emri hak vaki olduğunda ya da şartlar zorunlu kıldığında hayat yalnız da yaşanır.

Yattığı toprağı, döndüğü kıbleyi bilen insan için yalnızlık kötüdür ama felaket de değildir. Zira bildiği, inandığı ve tanıdığı bir yolda yürüyen insanın yolunu kaybetmesi düşünülemez. Böyle bir yolda olan yalnız insanın farklı bir yol araması da düşünülemez.

Bilinmeyen yeni bir yolu açma işi ise başlı başına mevcut dünyaya yeni bir gözle bakmayı zorunlu kılar. Bu ise neredeyse gelenekselleşmiş kuralları bir kenara bırakarak işe sıfırdan bakmayı gerektirir. İnsanlar böyle bir anlayışa ancak başkalarına olan inancı yitirip kendilerine güven duymaya başlamaları ile ulaşabilirler.

Kendine inanarak yaşamak oldukça meşakkatli bir iştir. Sorunları küçük benden soyutlayarak, onun verdiği hazlardan uzaklaşarak çözümlemek sağlam bir irade ve sarsılmaz bir inancı gerekli kılar. Böyle bir yalnızlığın sağladığı özgüven ve özgürlük zorunlu olarak yerine göre eleştirmeyi, yermeyi ve reddetmeyi davranış biçimi haline koyar.

İşte ölüm, hayatı yalnız yaşamayı da öğretir.

Ölüm öğreticidir!

Kötü günler insana dostunu ve düşmanını öğretir. Ölüm ise yalnız dost ve düşmanı değil aynı zamanda yaşamayı da öğretir. Dost görünen değil dost olan da kritik olaylar sırasında belli oluyor.

Bu bağlamda her ölümün ardından yaşamın peşine düşen insan sayısı sanılandan da fazla olur.

İhmal edilmiş kapılar, özlenip gidilmemiş adresler ölüm sonrası çalınır. Eski dostlukların tozunun alınması dar günlerde omuz omuza verilmesi de hepsi bu zamanlarda olur.

Yaşam öğretmezken ölümün öğretici olması insani bir zaaf olduğu kadar bir gerçektir de...

Dahası ölümün bir işlevi de dostların kötü günler için var olduğunu kanıtlamasıdır.

İtiraf edeyim ki bu kadar dostumun olduğunu ancak bir ölüm taziyesi sırasında öğrendim. Siz siz olun da gerçek dostlarınızı kırmayın! Dostunuza merhaba demek için de ölüm taziyelerini beklemeyin. Kim bilir?

Ve teşekkür!

Ailecek acımızı paylaşan başta Sayın Meral Akşener'e, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve Sayın Mustafa Destici ile Yeniçağ ailesine teşekkür sunuyorum.

Yazarın Diğer Yazıları