Doları bırak peynire bak

Sırf milletvekilliği yatırımı için konuşanları hayretle izliyorum. Milyonlarca vatandaşın gözlerinin içine baka baka yalan söylüyorlar. Hadi bunu hafifletelim; "çarpıtıyorlar". Dün sabah itibarıyla dolar 4.27, Avro 5.10 lira. Bu, sabahki fiyat. Sonrası ne oldu bilmiyorum. Orta direk -kaldıysa- vatandaşın yastık altı birikimi çeyrek altın 295'i yakaladı. 300 duvarını devirmesi fazla gecikmez.

Benim için ekonomik istikrarın ölçüsü olan peynirin uçuşu hız kesmiyor. Pazar alışkanlığını unutmuş olabilirsiniz. Bu aralar hiç olmazsa 1-2 kere uğrayın. Garibanın kahvaltısı, böreğinin ana malzemesi lor -ekşimik veya çökelek- bile 20 lira. Hani "imansız" dediğimiz peynirler bile havalandı. Marketlerden birinden, Migros'tan örnek vereyim; 525 gram sıra peyniri 32.90 lira.

Tehlike büyüdü

Hükümetin en yetkili ağızları itiraf ediyor; "1 milyon konut elde kaldı". Yani satılamıyor. Peki neden? Eski tabirle "dişinden tırnağından artırmak" deyimi artık mazi oldu. Çünkü dişe bir şey değmiyor ki, bir kısmı kenara konsun.

İtiraf

Bizzat Bankalar Birliği Başkanı açıkladı; Bu grubun toplam dış borcu 750 milyar dolar. Ortaya çıkıp, ekonomiye can suyu formülü olarak "2 milyar 200 milyon doları" kullanıma açtık diyenler, dalga mı geçiyor? Hükümetçe, sırf Ülker Grubu'nun -Yıldız Holding- borçlarının yapılandırılan bölümünün tutarı 5.5 milyar dolar.

Dünyanın en pahalı çikolata ve dondurma markası Godiva'yı satın alırken kime sordular? Aynı şekilde Oreo bisküvilerine ödenen para kim bilir ne kadardı?

Bakın, statlara, salonlara ayrılan paralardan hiç söz etmiyorum. Yıllar yılı, dar gelirliye dönük imalat yapan köklü kuruluşun bir adım sonrasını düşünmek istemiyorum. Şok'u halka arzla bu koca deliğin kapatılması mümkün değil.

Ötekiler

Doğuş Grubu aynı şekilde. İçlerinde en akıllısı Aydın Doğan çıktı. Her şeyini sattı kurtuldu. "Bir kaşık aşım, ağrısız başım" dedi. Alan düşünsün. Yeni medya imparatoru Erdoğan Demirören'in ne yapacağı merak konusu. Bu gidişle onun da "borç yapılandırması istemesi" fazla uzun sürmez. Maksat, seçim öncesi kalan muhalefet organlarını da susturmak ise lafım yok. Ya sonrası? "Benden sonra tufan" mı denecek? Sonunda bütün bunları da FETÖ'ye mi yükleyeceğiz?

Bakın bu problemleri "muhalefeti yere gömeceğiz" veya "bunlar tezek" demekle çözemezsiniz. Ekonomik çöküş hakaretlerle önlenecek ise birlikte bağıralım. Türkiye'de hâlâ sorunların güzel konuşanlarla çözüleceğini sananlar yanılgı içinde. Ekonomiden anlamayanların yönettiği ülke hiç bir yere gidemez.

Alternatifler

İktidar böyle de, muhalefet farklı mı? Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu'nun tercihi ortada. Partisinin ekonomiden en iyi anlayanını değil de, ağzı laf edenini Cumhurbaşkanı adayı yaptı. Kazara -olmaz ya- seçimi kazandı diyelim. Ne olacak?

Size dışarıdan bir örnek vereceğim. Helmut Kohl, Almanya'nın gelmiş geçmiş en kötü konuşan politikacısıydı. Fakat o kadar iyi ekonomistti ki, Batı ve Doğu Almanya'yı tereyağından kıl çeker gibi birleştirdi. Batırır denilen birliktelik, "dibe vurur" sanılan Mark zirve yaptı. Türkiye'nin böyle politikacılara ihtiyacı var. Dünyanın her tarafında geçerli bir özlü söz vardır; "Lafla peynir gemisi yürümez". Biz ise hâlâ İlhan Kesici gibi bir değeri "gerçek CHP'li değil" diye harcıyoruz!

***

Ne oluyor size

Bazı Ak Parti yandaşlarındaki havalanma arttı. Ya seçim zaferinden eminler ya da panik hali var. Bu yüzden karşısındakilere saygı göstermez hale geldiler. HaberTürk'te izlediğim Prof. Dr. Mehmet Şahin bu konuda zirve yaptı. Elfin Tataroğlu'na öyle bir saldırdı ki, şaşırdım. Kadıncağıza "ayküsü düşük" demeye bile getirdi. Yetmedi özür bile dilemedi. YÖK'ün torpillisi, anlaşılan milletvekili adaylığının sinyalini aldı. Yine de çok ayıp ettiğini söyleyebilirim.

***

Doğrucular

Bazı kimseler özeldir. Çünkü dürüstlük genleri vardır. Ben buna inanırım. Ömer Üründül, bunların başında gelir. Onun da gönül verdiği takım var. Ancak, değer yargıları her şeyden önce gelmekte. Mesela Beşiktaş camiasının diriltmeye çabaladığı Wagner Love için "tükenmiş" dedi. Tıpkı Van Persie'de olduğu gibi. Arda'nın bitişini "fizik gücünün yok olmasına" bağladı. Bu da doğru.

Hakem yanlışlarının ancak "VAR Sistemi" ile önleneceğinden söz etti. "Vakit geçirilmeden uygulanmalı" diye ilave etti. Fırat Aydınus'un hatalarını bire bir ortaya döktü. Valbuena'yı atması, Titi'yi atmaması gerektiğini ispatladı. Mustafa Çulcu'ya bile cüppesini ters giydirdi.

Yazarın Diğer Yazıları