Diyanet’e asıl kim karşı!
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’na kimler karşı? Başlıcaları Siyasî İslâmcılar ve HDP/PKK’lılar. HDP/PKK’lıların Diyanet’e karşı oluşları, “din”e karşı oluşlarıyla ilgili değildir. Onlar için Diyanet olmuş olmamış fark etmez; gerçekten PKK’nın temel felsefesi lâ-dinîdir. Geçmişte eski PKK’lılarla röportajlar yaptım. Kamplarında dinle alay edildiğini söylemişlerdir. Zaten Abdullah Öcalan’ın İslâmiyete karşı tavrı bellidir. İnterneti dolaştığınızda İslâm karşısı sözleri karşınıza çıkar. Bunu inkâr edemezler. Şimdiye kadar; İslâm karşısı sözleri için, “Eski Öcalan olarak söyledim. Yanlışımın farkına vardım.” demediğine göre, birileri, elbette, “İslâm düşmanı” deme hakkını kendilerinde görürler.
Komünist idareler bile halkı dinden vazgeçirememişlerdir. Meselâ Sovyetler zamanında Türk ülkelerinde bazı camiler açıktı. İmamlar vardı. Ama halkın dinden soğutulması, İslâmdan uzak tutulması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. (Orta Asya Türk ülkelerinde hususiyetle din meselesini soruşturduğumu belirteyim.)
Recep T. Erdoğan meydanlarda HDP/PKK’lıların “Diyanet kaldırılsın!” demelerini, işine geldiği için diline dolamıştır. HDP/PKK’lıları “İslâm düşmanı” gösterip kendisine (AKP’ye) oy toplamak için Allah’ın kelâmını bile araç kılmış, Muaviye’nin muakkibi olduğunu göstermiştir!
HDP/PKK’lıların din dışı olmaları başka, Diyanet’i istememeleri başkadır.
HDP/PKK’lılar hangi sebeplerle Diyanet’i istemiyorlarsa, siyasî İslâmcılar da aynı sebeple Diyanet’i istemiyorlar. Yani R. T. Erdoğan’ın fikrini beslediği kaynaklarla, HDP/PKK’nın görüşü örtüşüyor.
DİB, şeyhülislâmlığın devamı gibi görünse de, “Yeni Türkiye”nin eseridir. (Ara not: Nutuk’ta, “Yeni Türkiye”, “Yeni Türk Devleti” sözleri sık geçer. Yani Osmanlı “Eski Türkiye”dir. Osmanlı sahasına yeri gelir “Türkiye” denirdi. AKP’lilerin “Yeni Türkiye”si, Mustafa Kemal’e çarpmıştır!)
Diyanet’in dümdüz edilmesini isteyen biri yazıyor:
“Devletin yapması gereken din dersleri dahil olmak üzere din işlerinden elini çekmesi, bu arada bütün yurttaşları için a) Din ve vicdan özgürlüğünü; b) Her din, mezhep ve inanç grubunun kendini kamusal alanda görünür kılmasını; c) Her din, mezhep ve inanç grubunun kendini ifade etmesini; tebliğ etme özgürlüğünü teminat altına almasını; d) Her din, mezhep ve inanç grubunun sivil-medeni alanda serbestçe örgütlenmesine, dinine, inancına göre yaşama pratikleri geliştirmesine imkân ve zemin sağlamasıdır.” (Ali Bulaç, “Neden Diyanet’e lüzum yok!”, Zaman, 16 Mayıs 2015).
AKP fikriyatının temsilcilerinden Abdurrahman Dilipak’tan da benzer cümleleri okuyabilirsiniz.
Her kafadan bir ses çıksın, bir yerlerden parayı bulan, din borusunu öttürsün! İstediği gibi yorumlasın, kim kabul ederse!..
Diyanet’in varlığı, dinin devlet tarafından kontrolü anlamına gelmez. İlâhiyat fakültelerini, imam hatipleri unutmayalım! Ülkemizde elini sallasan tarikata, cemaate değiyor. Bu tarikatlar ve cemaatler dini istedikleri gibi zaten yorumluyorlar. Parası olanın, televizyonu da var, gazetesi de... Ve hiçbiri de birbirini sevmez!
Siyasî İslâmcıların asıl hesabı “Türk”le!..
HDP/PKK’nın da asıl hesabı Türk’le!..