Diyanet cevap verir mi?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez yılda iki defa yapılan İl Müftüleri İstişare toplantısının ilkinin açılışında konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Görmez, dinî meselelerde son sözü söyleyecek bir makamda oturuyor. Daha önce belirttiğim gibi, bir fıkıhçı hocanın, “yolsuzluk”, “istismar”, “nüfuz ticareti” olarak adlandırılacak Ak Partililerin “maddî” ilişkilerinin meşruiyetine dair fetva vermişti. (Yüz kızartıcı “Fetva”yı aşağıya alacağım.) Bu fetvaya dair Mehmet Görmez Hoca’den cevap beklediğimi yazmıştım.
Başkan, müftüler toplantısında yaptığı konuşmayı, sonra, bizim sorumuzun cevabı niteliğinde görmüş olabilir; ama değil. Yine de konuşmanın günün meselelerinden mülhem olduğunu söyleyebiliriz:
“İslâm’ın satırlardan sudûrlara [çıkanlara], kitaplardan hayata, teoriden pratiğe yansıması için yeni bir dile ve söyleme ihtiyaç vardır. Aksi takdirde öğretilen İslâm’la yaşanılan hayat çelişkisi ortadan kalkmadığı müddetçe ikiyüzlülüğe kapı aralayan bir din eğitimi yaptığımızı, yaptırdığımızı bilmeliyiz. İslâm her türlü grupçuluğun, tarafgirliğin, menfaat elde etmenin, kişisel nüfuz aracı yapılmanın üstünde görülmedir. Aksi takdirde bütün bunların aracı hâline dönüşen meta olursa, bu da her türlü bilgiye ulaşma becerisinde olan ufku açık, aklıyla muhâkeme etme yetisine sahip insanları hayal kırıklığına uğratacak derin yaraların oluşmasına neden olma ihtimali göz ardı edilmemelidir.”
Mehmet Görmez Başkan’ın konuşması çok isabetli. Ama bana ve doğrudan muhataplarına hitap edecek iki şeyin cevabını arıyorum:
Birincisi: Bir Hayrettin Karaman’ın şu fetvasının yerinde olup olmadığı:
“Hayır işlesin diye teşvik ve sevk ettiğiniz kimseler Müslüman iseler ve siz istemeseniz bu yardımı yapmayacak idiyseler ve/veya bir daha iş ve ihale alamam diye bu yardımı yaparlarsa bundan ecir (sevap) alamazlar. Ama kayıtlı ve şeffaf olmaları şartıyla hayır kurumları bundan istifade edebilirler; çünkü onların bir zorlamaları ve baskıları söz konusu değildir, verenin de baskı altında verdiği bilgisine sahip değillerdir.” (“Rüşvete ve yolsuzluğa fetva verilmez”, Yeni Şafak, 27 Aralık 2013),
H. Karaman, Biri sormuş ki bu fetvayı vermiş... Soru şu: “Devletten veya belediyelerden haklı ve meşru olarak ihale alıp istifade ve kâr eden kimseleri, yardımda bulunsunlar diye hayır kurumlarına yönlendirsek bunda bir sakınca var mıdır?”
Hayrettin Karaman ilmî kisve altında ancak bu kadar söylüyor. Daha nasıl “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, / Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” diyecekti!
Benim görüşüm Tevfik Fikret’in söylediği gibi... Prof. Dr. Hayrettin Karaman din adına konuşma salahiyetine sahipse, bunu yorumlayacak olan da Diyanet Başkanı’dır. Yuvarlamadan, hedefi bilerek yorumlaması gerekir.
İkinci mesele... Ak Parti milletvekili Fevai Aslan, Recep T. Erdoğan için: “Allahu Teâlâ’nın bütün vasıflarını toplamış bir liderdir.” demişti.
Diyanet’in cevaplaması gereken bir soru da bu: Bir fâni için bu söz dinen câiz midir?
Yine yuvarlamadan hedefi bilerek fetva verilmelidir. Halk, Diyanet’ten her iki fetvayı da bekliyor.