Dış politika ancak askeri güçle yürütülebilir
Türkiye sorunlarını diplomasiyle çözmekte sıkıntıdadır. Çözümü askeri alanda güç kullanmakta aramaktadır. Askeri alanda güçlü olması buna şimdilik imkân vermekte, ancak bunun sürdürülebilir olması için diğer alanlardaki eksikliklerini değerlendirerek tedbirler alması gerekmektedir.
Suriye politikasındaki sıkıntılar
Türkiye, Suriye konusunda başlangıçtaki hatalardan dolayı güvenlik, müteakiben de beka sorunu yaşamıştır. Sorunlar özellikle ABD'yle olmuştur. Stratejik müttefik/ortak denmesine rağmen, müzakerelerle sonuç alınamamıştır.
Bunun sebebi, Türkiye'nin menfaatleriyle ABD'nin BOP amaçlarının çatışmasıdır. ABD'nin, bölgedeki ülkelerin sınırlarını değiştirme ve Kürdistan oluşturma hedefi vardır. IŞİD/DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bölgeye gelmesi, PYD/PKK'yı kendisine müttefik olarak seçmesi bu projenin gereğidir.
Kürdistan projesi, Irak, Suriye, İran ve Türkiye'yi içine almaktadır. ABD için İsrail'in güvenliği söz konusudur. Ülkelerin toprak bütünlüğü kandırmacadır. Irak'ın kuzeyinde isteğine ulaşmıştır. Suriye'nin kuzeyinde Kürdistan'ın batı ayağını oluşturma peşindedir. Türkiye, kendisine yeni ittifaklar bularak askeri güçle koridorun batı kısmını önlemiştir. Ancak ABD'nin Fırat'ın doğusunda Kürdistan'ın batı ayağı tesisine nasıl engel olunacağı henüz netleşmemiştir.
Bu bölgede askeri güç kullanmak, aksi düşünülmedikçe, ancak ABD'nin çekilmesiyle mümkün olabilecektir. Bunun da, Suriye'nin de içinde yer aldığı bölgesel ittifaklarla ve ABD'yle Rusya'nın bölgedeki etkinlik paylaşımına ilişkin zımni anlaşmasının bozulmasıyla sağlanabileceği değerlendirilmektedir.
Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla, güvenliğini gerektiğinde söke söke sağlayacağını göstermesi, karşı ülkeleri daha temkinli davranmaya itmiştir. Irak'ın ikna edilerek Sincar ve Kandil'de teröre karşı yapılabilecek bir iş birliği, İran'la ittifakın sağlamlaştırılması, Suriye'nin toprak bütünlüğü için onunla iletişime geçilmesi ve Rusya'nın desteğinin sağlanması, ABD'nin geri adım atmasına katkı yapabilecektir.
AB'yle ilişkiler zora girdi
Türkiye'nin AB'yle olan ilişkileri, sadece birliğe üye olmak demek değildir. Bunu hem birlik, hem de ülkeler bazındaki ilişkiler çerçevesinde düşünmek gerekir. Türkiye, AB'ye girme hevesinden vazgeçmelidir. AB hem içine almamakta, hem de alacağım bahanesiyle Türkiye'nin güvenliğini olumsuz etkileyecek istekleriyle kendisine, Yunanistan'a ve GKRY'ye avantajlar sağlamaya çalışmaktadır. Özellikle GKRY'yi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımamız peşindedir.
Avrupa ülkeleriyle ve kurumlarıyla ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerimizin gelişmesi, askeri alanda AB'yle ve ülkelerle münferit olarak iş birliği yapılması, üye olmamızı gerektirmez. Hatta bu şekildeki ilişki, bizi üye olunca paylaşmak zorunda kalacağımız egemenliğimizden taviz vermek zorunda bırakmayacağı için çok daha iyidir. Yeter ki biz, demokratik, laik, hukuk devleti anlayışımızdan geri kalmayalım. İlim ve bilimi ön plana çıkararak çağdaş uygarlık seviyesine emin adımlarla ilerleyelim.
Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlık
Sorun, bölgedeki enerji kaynaklarıdır. İsrail, Mısır ve GKRY, haksız olarak, doğal gaz bölgelerini kendi menfaatleri için kullanılmak üzere anlaşmışlardır. Arama ve çıkarma faaliyetleri yapmaktadır. ABD petrol şirketleri ve Suudi Arabistan da bu iş birliğinin içindedir. Türkiye bu faaliyetleri, hem kendisinin hem de KKTC'nin haklarını korumak için askeri güçle önlemektedir. ABD 6. Filoyu dolaylı olarak gözdağı vermekle görevlendirmiştir.
Türkiye'nin Ege'de elden giden 18 ada için derhal girişimde bulunması, KKTC'nin uluslararası alanda tanınması ve Doğu Akdeniz'deki menfaatlerine sahip çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye, siyasi sorunların çözümünde neden sürekli askeri güce başvurduğunu değerlendirmeli, ittifak yapabileceği uygun ülke arayışında olmalıdır. Sıkıntılar, "değerli yalnızlık" gibi anlamsız ifadelerle aşılamaz. Bunun için önce içerideki kutuplaştırmaya son verilmeli, iç barış ve dayanışma güçlendirmelidir.