Diploma-iftira!
Diplomada takıldık kaldık... Bir iddia daha: R. T. Erdoğan iki yıllık okulu bitirmiş.
Bu iddiayı ciddiye almazdım ama söyleyen, eskiden "en yakınındaki adam" Abdüllatif Şener. Her şeyi bilebilecek bir insan... İkisi de Millî Görüş'ün şah damarından gelmeler. İkisi de "İslâmcı".
A. Şener bizzat R. T. Erdoğan'ın ağzından dinlememiş ama en güvendiği bir arkadaşı söylemişmiş. Mesele "mış-miş"e dayanırsa "kîl u kaal"a girer... Müddei iddiasını ispatla mükelleftir.
Bir insan bir insanla geçinemeyebilir, hınç duyabilir, dar yere kıstırmak isteyebilir ama iftirayla hasmını kündeye getirmeyi düşünemez. Şu ayet-i kerîmeyi okuyalım:
"Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır." (Nur, 24/15).
Hz. Peygamber'in gıybet üzerine sözünü de bilirsiniz.
A. Şener, R. T. Erdoğan'la ilgili "İki yıllık okulu bitirdi." sözünü ispatlamazsa, bu iddiayı dile getiren müşterek arkadaşının ismini vermezse ve o arkadaşı da ortaya çıkıp "İşte deliller!" deyip iddiasını ispat etmezse Allah indinde müfterîdirler.
Bu iddia araştırılmaya da muhtaç... R. T. Erdoğan'ın iki yıllık değil, üç veya dört yıllık mektebe girdiği, bitiremeyip ikinci sınıfı da geçtiği için ön lisans diploması aldığı ortaya çıkmış olabilir. (Biz de mi gıybet kıldık ne?!. Değil; efkâr-ı umumiye için muhâkeme yürütüyoruz.)
Ya R. T. Erdoğan yalancı, ya da Abdüllatif Şener. R. T. Erdoğan en ufak laf edene hemen dava açıyor. Diploma meselesinde kimseye dava açmadı. MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu, "Üç yıllık okul bitirdi." dedi, bir şey söylemedi. Eski yakın dava arkadaşı bitirdiği okulu bir yıl daha indiriyor. Bakalım dava açacak mı?
Ramazan ayında insanlar daha hassas olur ama görüyorsunuz, hassas olunamıyor. İslâmcı İslâmcının kurdu kesilmiş. Ama delilli konuşmalı.
Bir başka "İslâmcı"; Prof. Dr. Mustafa Aşkar diye biri... "Namaz kılmayan hayvandır!" dedi çıktı.
Kur'ân'ı Arapçası/Türkçesiyle hatmetmiş insanız. Bildiğiniz gibi sık sık da bakarım, köşemde yeri gelince atıfta bulunurum. Hak Teâlâ: "Namaz kılarsanız insan, kılmazsanız hayvan olursunuz." buyurmamış. Ama biraz din tahsil edenler, -sümme haşa!- kendilerini Allah yerine koyuyorlar, yeni yeni Kur'ân yazıyorlar, yeni hükümler kuruyorlar.
Bilhassa ramazanda "türedi peygamber"den geçilmiyor. Açın ekranları karşınıza istemediğiniz kadar "türedi" çıkıyor.
Ülkemizde dinî tahsilin nasıl yerlerde süründüğünün de bir ispatıdır ekran peygamberleri!
Mustafa Aşkar meğer tasavvuf alanında çalışıyormuş. Doktora tezi de Niyazi-i Mısrî üzerine... Tasavvufta dil kuşatıcıdır, itici/incitici değil... Ruha hitap edersin. İnsanı kazanmaktır esas olan.
Mısrî şu mısralarıyla Mustaf Aşkar ve "türediler"i anlatıyor:
"Bugün bir meclise vardım oturmuş pend [nasihat] ider vâiz / Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vâiz // İki bölmüş cihân halkın birini cennete salmış / Eliyle kürsüden birin tamuya [Cehenneme] sarkıtır vâiz"