Dinde şarlatanlık
Cemaat liderlerinden biri "İktidardakilere aykırı laf ettiği için" mahpus. Adana merkezli söz konusu cemaatin (örgütün) iddianamesinde çok dikkat çekici satırlar yer alıyor. Öyle satırlar ki, bütün cemaatlere (örgütlere) uygulayabilirsiniz. O satırları kısaltarak vereceğim. Eminim siz de, bir savcı meselenin künhüne ancak böyle varabilir diyeceksiniz.
Şunu peşin söyleyeyim... Bütün dünyada, İslâm veya İslâm dışı ülkelerde, dinî yapılanmalar mevcuttur. Herkes kendi dinini yaymak ister. Kişi tek başına yola çıksa ne kadar mesafe alabilir ki... Grup olarak, dayanışma içinde örgütlü çalışılırsa başarı daha yüksektir. Türkiye'de zamanında misyonerlerin örgütlü çalışmayla nasıl mesafe aldıkları biliniyor.
Bir Arap ülkesinde bir Rabıta yöneticisini dinlemiştim... Komünizm daha çökmemişti. Bulgaristan'da Türklere öyle zulümler yapılıyordu ki... Rabıta yöneticisi bu Müslümanlara yardımdan bahsetmiş ve beni heyecanlandırmıştı. Ne güzel böyle örgütler dedirtiyordu insana... Elbette bağlı olduğu devletin çıkarları öndeydi. Sonra bu Rabıta çok tartışıldı.
Cemaat var olsun... Ama Allah rızası için var olsun; şeyh rızası için değil. Hele siyasete bulaşan cemaatin İslâma yapacağı hiçbir hizmeti yoktur; o cemaat tefrik edicidir ve daha ötesi tekfir edicidir!
Bu işler böyle...
Adana merkezli cemaat için hazırlanan iddianameden bir bölüm:
"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin muasır medeniyetler ile teknoloji ve ekonomide yarışır hale gelmesi ve toplumsal hoşgörü ve saygı seviyesindeki toplumsal gelişmişlik düzeyinin her geçen gün artması, tesettür yasağının kaldırılması, dini hassasiyetlerinden dolayı giyim ve kuşamı, rengi, cinsiyeti, sakalı, görüşü, mezhebi ve benzeri ayrımlar nedeniyle milletin ve millet vekillerinin kınanmaya dahi uğramadığı günümüzde siyasete yön vermek amacıyla siyasi parti kurarak çeşitli yasal prosedürler ile kayıt alınmak yerine kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığıyla halkın teveccühüne yön vermeye çalışmanın hayatın olağan akışı ile bağdaşır nitelikte olmadığı, saklanan amaçları aşikar ettiği, menfaat temini amacıyla hareket edildiğini ortaya koyduğu, şüpheli ....un dini hissiyatları ve duyguları kullanmak suretiyle insanların teveccühünü kazanarak kendisine menfaat temin ettiği, bu yolla nüfus[z]unu artırma çabasına girdiği... şüpheli ...'un tüm bu amaçlarla eleştirilemez ve sorgulanamaz bir şahsiyet olarak ortaya kendisini koyduğu, böylelikle bir kısım şüphelilerde dahil olmak üzere bir çok kişiyi dolandırdığı..." (A savcım! Biraz da Türkçe gerek!)
Bu iddianame bütün cemaat ve tarikatlar için istenildiğinde şablon olarak kullanılabilir.
Zamanımızda cemaat ve tarikatın birbirinden farkı olduğunu kimse söyleyemez.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen, "... Bu piyasada 'yakmayan kefen' satan, 'Efendim bu terliği giyen cennete gider' diyen ve 'Efendim filan tarikatın filan koluna müntesip olursanız direkt cennete gidersiniz' diye yalanlarla uyutuyorlar."dedi.
Burhan İşliyen Bey'e biz de şu soruyu sorabilir miyiz: "Diyanet olarak bu şarlatanlıkları, cennet satıcılarını biliyorsunuz. Tedbiriniz nedir? Halkı ikaz için ne yapıyorsunuz?"
Cemaatler iktidardakilere oy verme yarışına girdiler. Burhan Bey ne kadar samimi olursa olsun, yapacağı bir şey yok! (Yarın bu konuyu ele alacağız.)