Din sapkınları ve cinsî sapıklar!
Çocuklara musallat olan hasta ruhlu cinsî sapıklara karşı çare arayanlar, yeni din icat eden, aklı uçkurunda din sapkınlarına da bir çare düşünüyorlar mı?
Hayır... Düşünmezler. Onlar partilerin destekçileri!
Ne zaman dinden sapma çoğaldı, cinsî sapıklar da çoğalmıştır. Araştırın, dediğim doğru çıkmazsa bana ne derseniz deyin!
Dünya var olduğundan beri sapık da vardır. Yapılması gereken, onları kontrol altına almaktır. Ne ceza verirsen ver, hapisten çıktığı an "icraat"ına devam edecektir.
İdam cezası istiyoruz ama artık bu mümkün değil. Esip gürleyip milletin kafasını karıştırmayalım.
Sapıklar için ceza hiç hapisten çıkmamak üzere verilmelidir. Kanunlar müsait değilse yeni kanun yapılmalıdır.
M. Ö. 2100-2050 arasında Sümerlerden kalan dünyanın en eski yazılı kanunu Ur-Nammu tabletinde "Kölesinin bikrini düşmanca bozan" adama beş şegel ödeme cezası veriliyor.
Orta Asur kanunlarında da, tecavüz suçu eğer ispatlanırsa, ağır cezalar hükmediyor. Öyle ki, tecavüzcü öldürülüyor.
Roma hukukunda da, Orta Çağ Avrupa'sında da ırza geçmeye ölüm cezası verilmiştir.
İslâm hukukunda cinsî sapmalarda cezalar ayrıntılı düzenlenmiştir. Mezheplere göre, farklar görülse de netice aynıdır ve suçun niteliğine göre türlü cezalar vardır: 100 sopa vurma, sürgün, recm (kadını taşlayarak öldürme), para ödeme... Birden fazla işlenen suçlarda kelle uçar!
Aklımızda tutmamız gereken önemli bir ayrıntı: Osmanlı İslâm hukuku yanında örfî hukuk da uygulamıştır ki, bu İslâm hukukuna aykırı gelmeyen, çoklukla Türk-Moğol âdetlerinden alınma padişah iradeleridir.
Osmanlı kanunlarını incelediğiniz zaman, kesinlikle ispat isteniyor. O zamanki imkân ve teknolojiyle bu ispat çok zor aslında... Zamanımızda ispat için her türlü teknoloji mevcut. Osmanlı'da zina yapan kadına verilen recm cezasının bile bir kere uygulandığı belirtilir.
Cemiyetin nasıl bozulduğu ve suçların nasıl arttığı üzerinde durmalıyız. Şaşırtıcı olan şu ki, "İslâmcı" hükûmetin, hemen bütün mektepleri imam hatipleştirmek istediği bir zamanda sapkınlıkların artmasıdır.
Bunun sosyolojik, psikolojik derinlikleri üzerinde durulması gerekmez mi?
İslâm nedir ve nasıl öğretilmelidir?
"Vakıf-dernek" kurarak kendilerine kanunî kılıf uyduran tarikatların çizgileri ne derece müstakim?
İstanbul Fatih-Çarşamba'da bir cami etrafında faaliyet gösteren cemaat mensupları, birkaç koldan öyle birbirlerine girdiler ki, ortalık kan revan... Mecazî anlamda demiyorum, gerçekten öyle... Umrede iki taraf gövde gösterisi yaparken birbirlerinin üzerine yürüdüler. Hâdisenin yakın şahidi bir yakın akrabamın anlattıkları beni dehşete düşürmüştü. Bunlar, umreye bile "gösteri" için gidiyorlar!
İslâmı anlatmayı, kümeleşenlere bırakmayarak, gerçek rayı üzerinde insanlara nasıl izah edeceğiz?
Diyanet İşleri Başkanlığı'na büyük iş düşüyor. Her seferinde bu müesseseyi öne çıkarıyorum. Çünkü "Devlet"i temsil ediyor. Devlet hepimizin.
"Tarikatlar-cemaatler masaya yatırılmalı! demekten dilimde tüy bitti! Çok şükür, çok insan, "Bir çare aranmalıdır!" diye yazıp söylemeye başladı.
Hükûmet edenlerin günahı çok büyük. Bir an önce silkelenmeliler ve meseleye el koymalılar.