Devletin temel amaç ve görevi!
8 Temmuz 2016'da, "Bir oyun dönüyor ama nasıl sonuçlanacağı belli değil" tespitini Tayyip Erdoğan'a yönelik dolaylı ABD şantajlarından çıkarmıştım! PYD eş başkanı Salih Müslim ve ünlü Amerikan haber ajansı AP, IŞİD konusunda eş zamanlı olarak Türkiye ve Tayyip Erdoğan'ı suçluyordu. Bu hiç de hayra alamet değildi!
14 Temmuz'daki "Makedonya modeli ile Türkiye'nin iç işlerine müdahil olmak ve devleti dağıtmak istiyorlar" tespitini ise PKK/PYD ve IŞİD terörüne dayandırmıştım. Bunun arkasının geleceği belliydi.
İstanbul Taşkışla'daki askerlerin isyanı ile başlayan, Harp Okulu öğrencilerinin katılımı ile büyüyen, medrese öğrencilerini kışkırtan Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesi ile büyük bir kalkışmaya dönüşen 31 Mart (13 Nisan) irtica vakasını da yazacaktım ki, ona zaman kalmadı; 15 Temmuz darbe girişimi oldu!
***
Bir gazeteci, beklenmeyen olaylar olabileceğini değerlendirir, hatta bununla kalmayıp kamuoyuyla paylaşırken devleti yönetenlerin basireti mi bağlanmıştı ki Cumhurbaşkanı Marmaris'te, Başbakan İstanbul'da, bakanların bir kısmı Samsun'da kebap ziyafetinde, hava kuvvetlerinin generalleri de İstanbul'da düğündeydi!
Ben istihbarat zafiyeti laflarına itibar etmiyorum! MİT, saat 16.00'da gecikmiş olsa da Genelkurmay Başkanı'nı ve ayrıca Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürünü uyarmış... Daha ne yapacaktı? Buna rağmen bazı uçak ve helikopterlerin havalanması, tankların halkın üzerine sürülmesi engellenememişse en büyük mesele bu değil mi?
Daha başka şeyler de var ama elimde dayanak olmadığı için yazamıyorum.
***
Olağanüstü Hal doğru uygulanırsa faydalı olabilir ama bu yetkinin siyasi amaçlar için kullanılması halinde asıl felâket o zaman başlar.
Zaten, 1908 yılında Binbaşı Mustafa Kemal, İttihat Terakki Kongresi'nde "Ordu, muhakkak ve derhal siyasetten çekilmelidir. Aksi takdirde, bir kudret olmak vasfını kaybedecektir. Bu ise memleket için bir felaket olacaktır" demişti.
Nitekim koca devlet, askerin siyasete bulaşıp iç disiplinini kaybetmesi neticesinde, Balkan Savaşı'nda yenilmesi yüzünden darmadağın oldu!
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ise Mustafa Kemal Paşa, millî mücadeleye katılan komutanların, siyaset ve ordu arasında bir tercih yapmasını, siyasete devam edeceklerin ordudan istifa etmesini istemişti.
Günümüzde, dini siyaset vasıtası olarak kullanan cemaatlerin, 40 yıllık çabaları ile askeri liselere yerleştirdiği çocuklar, general rütbesine ulaşınca Türkiye'nin siyasetine yön vermeye kalkıştı. Bunun için önce kendi komutanlarını esir aldılar!
Türkiye, "Gazi Meclis"ini korumalı, sistemin aksayan taraflarını düzelterek, orduyu emir komuta zinciri dışında, başka odaklardan veya cemaatlerden emir alanların bulunduğu bir kurum olmaktan tamamen çıkararak yoluna devam etmelidir. Ama sadece bir cemaatten veya zümreden değil... Ordu ve yargı içinde başka cemaat ve grupların örgütlendiği bir sır değildir, herkes biliyor...
Vatandaşa düşen, yediden yetmişe, devletin kuruluş felsefesi olan Anayasa'nın başlangıç ilkelerinde birleşmektir.
***
Devletin temel amaç ve görevleri ise Anayasa'nın beşinci maddesinde belirtildiği gibi "Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.."
Bu itibarla siyasi projeler derhal rafa kaldırılmalı; devlet, temel amaç ve görevlerine kilitlenmelidir.