Devletin görevini sosyal medya yerine getiriyor!
Türkiye'de özellikle son yıllarda yargı alanında ilginç davalar yaşanıyor, ilginç kararlar veriliyor.
Bu tartışmalı kararlar eskiden eleştirilemezdi.
Kimi hakimler, adam öldüreni bile serbest bırakabilir, suçsuz insanları yıllarca hapislerde çürütebilirdi. Kimselerin de ruhu duymazdı. Böyle garip davalar, kararlar gazetelerin 3. sayfalarında unutulur giderdi. Bazen o bile olmazdı…
Ama artık işler değişti… Vatandaşlar yargıya olan güvenlerini yitirdikçe sorumluluk almaya başladılar.
Çünkü Ergenekon ve Balyoz'da olduğu gibi "haksızlığa susmanın" bedelini, FETÖ'cülerin TSK'yı ele geçirmesi ve nihayetinde kanlı bir darbe girişimiyle ödedik.
15 Temmuz ve takip eden günlerde sosyal medyadaki dayanışma, darbeyi engelleyen başlıca faktördü. İnsanlar korkmuyor ve üzerine gidiyordu.
Toplanma çağrıları, darbecilerin bulunduğu mevkiler… Tüm bilgiler hızlıca paylaşılıyor ve herkes birbirine yardım ediyordu. Vatandaşların sosyal medyayı böylesine etkin bir şekilde kullanmaları hiç şüphesiz darbeyi başarısız kılan en önemli faktörlerin başında geliyordu.
Son dönemde sosyal medya yine büyük işler başarıyor. Çünkü akla, hayale gelmedik mahkeme kararları, gözaltılar, operasyonlar aynen devam ediyor.
Sosyal medyanın üstlendiği görevler, gösterdikleri vicdanlı tutum yargıda eksik kalan bir yönü ortaya çıkarıyor; "İnsan olduğumuz gerçeği…"
Örneğin 7 Eylül'de aralarında gazetemizin 4 yazarının da bulunduğu Ülkücü camianın önde gelen isimlerine kurulan kumpas sonrasında, sosyal medya büyük bir görev üstlendi. Tepki çığ gibi büyürken, "Onlar suçluysa biz de suçluyuz" diyenler, destek atanlar yüz binleri geçti. Hal böyle olunca aynı günün akşamı kumpasın çöktüğünü gördük. Hatta gözaltına alınan isimlerin nasıl büyük gönül insanları olduğu bir kez daha tarihe geçti. Onları, zindanlarda çürüteceğini sananlar, isimlerinin altında ezildi.
Şort giydiği gerekçesiyle otobüsün orta yerinde aşağılık bir saldırıya uğrayan genç kadına da yine sosyal medya sayesinde tüm Türkiye sahip çıktı. Bu denli büyük tepkiye rağmen saldırgan çıkarıldığı mahkemede "tutuksuz" olarak yargılanmasına karar verildi.
Akılla, mantıkla, hukukla izah edebilmenin mümkün olmadığı bir karardı hiç şüphesiz. İnsanlar durmadı… Çünkü susarlarsa, yarın öbür gün bu ve benzeri olayların kendi başlarına da geleceğini, mağdur olacaklarını biliyorlar. Kamuoyunda adeta infial oluştu… Karara tepkiler çığ gibi büyürken, "hafif yaralama" suçunu işleyenlerin hapis cezası alması için alelacele kanun bile çıkarıldı. Sonrasında o saldırgan tekrardan gözaltına alındı ve tutuklandı.
Önceki gün de Anıtkabir'deki park rezaleti ortaya çıktı. Tarihi yapının içine bir kargo firması tarafından çocuk parkı yapılmış, Anıtkabir komutanlığı da bu ucubeliğe teşekkür plaketi yaptırmıştı. Neresinden bakılırsa bakılsın, tutarsız, izansız bir durumdu. Sosyal medya yine ayağa kalktı; Atasına, değerlerine, tarihine uzananları darma duman etti. Dün harekete geçen vatandaşlar ellerinde Türk bayraklarıyla girdikleri Anıtkabir'den o garip parkı sökerek ayrıldılar. Vicdanlı yüz binler sayesinde bir kriz daha aşıldı.
***
Şimdi en kilit soru? İnsanların görmediği, kamuoyunun gündemine gelmeyen hukuksuzluklar ne olacak?
Garibanın hakkını kim savunacak?
Gündeme gelmeyen, sosyal medyanın duyamadığı sessiz kalan yığınların sorunlarına kim el atacak?
Yargıya güvenin gelebilmesi için, köklü çözümler gerekiyor. Hepsinden de önce vicdanlı, adaletli, dürüst bireyler yetiştirebileceğimiz bir eğitim sistemi gerekiyor.