Devletin ders almadığı manzara!..
Tarikat-cemaat-bürokrat ve medrese-mürit-militan örgütlenmesiyle ortaya çıkan "paralel devlet" yapılanmalarında "gelen gideni aratır" mı, aratmaz mı hep birlikte göreceğiz...
Ancak; TSK Güneydoğu'dan sonra Afrin'de de "terör"le mücadele ederken, tekke ve medreseleri kapatan Atatürk'ün ordusundaki kimilerinin son günlerde yansıttıkları vahim manzara gerçekten şok edicidir!..
Baksanıza; bir zamanlar "FETÖ" liderinin vaaz verdiği camilerde, dershane çatılarındaki karargahlarda ve Pensilvanya'daki konağında "post"a yüz süren kimi siyasetçi ve askerlerden ders alınmadığını gösteren kahredici haberler yansıyor medyaya!..
Başta AKP'li bakanlar olmak üzere, kimileri kendilerine yeni bir çekim merkezi bulmuşlar ki, valilerin öncülüğünde oraya akın akın ziyarete gidiyorlar ve bunun deşifre olmasından da ne yazık ki kaçınmıyorlar...
İşte medyaya önceki gün yansıdı; bir grup asker de komutanlarıyla birlikte Said Nursi'nin doğduğu Bitlis'teki Nurs köyünü ziyaret etmişler!.. Nurcu Yeni Asya gazetesinde de yayımlanan fotoğrafları görenler eminim şöyle demişlerdir; "Vah memleketin haline, vah Atatürk'ün askerlerine vah!.."
Nurcular, hazır FETÖ dağılmışken iyice mevzi alma uğruna ziyaret fotoğraflarını sosyal medyadaki "Nurs köyü, risale-i nur" adlı hesaptan hemen yayımlamışlar...
Tarikat dergahında resmi üniforma ile oturmaktan hiç de kaçınmayan askerlerin fotoğrafları süslemiş Nurcu yayın organlarını!!! Hani şu laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklarına yemin eden askerler var ya, işte onlardan bazılarının fotoğrafları!..
***
Kim bu Molla Said?..
Peki; Nurcuların dergahında sözde "sohbet" toplantılarına katılmaktan çekinmeyen ve bunu poz vererek ifşa ettiren laik cumhuriyetin askerleri Said Nursi adlı laiklik düşmanını ne kadar tanıyorlar?..
Örneğin; o askerler ve onlara "gidin" diye emir veren komutanları Nursi ile ilgili şu gerçekleri bilmiyorlar mı acaba;
- Nursi'nin; II. Abdülhamit döneminde, İstanbul'a geldiğinde 1907'de tutuklanarak bir süre akıl hastanesinde tedavi gördüğünü...
- 31 Mart Gerici İsyanı'nın elebaşılarından şeriatçı Derviş Vahdeti'nin Kürdistan dergisinde ve Volkan gazetesinde yazılar yazdığını...
- 31 Mart İsyanı'na karıştığı iddiasıyla yargılandığını, İngiliz uşağı Nakşibendi müridi Derviş Vahdeti ile birlikte şeriatçı görüşler yayan İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'ni kurduğunu...
- Kürdistan Teali Cemiyeti ile Kürt Neşriyat Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldığını ve Kurtuluş Savaşı'na sırtını döndüğünü...
Ve de "Molla Said"in, 1925'te cumhuriyete karşı başlatılan Şeyh Sait İsyanı'yla ilgili görülerek İstiklal Mahkemesi'nce sürgün edildiğini biliyorlar mı acaba, dergah ziyaretini olağan sayan TSK askerleri?..
Nurs köyüne kadar giden ve orada üniformayla oturacak kadar pervasız davranan TSK'ya mensup kimi askerler şu "FETÖ" operasyonlarının kökeninin Nurculuktan da feyiz alan tarikat-cemaat örgütlenmesinden kaynaklandığını ne çabuk unuttular acaba?..
Bir zamanlar devletin her kademesindeki bürokrat, asker ve polislerin Fethullahçıların dergahlarına giderek şeyh önünde diz çöktükleri için işten atılmaları ve büyük çoğunluğunun da cezaevinde olmaları nasıl gözardı edildi ki?..
***
Hizbullah'ın Nursisi!..
FETÖ'nün bürokratik kaosu hemen unutulmuş (!) olabilir ama bir dönem Güneydoğu'yu kan gölüne çeviren Hizbullah örgütünün lider ve yöneticilerinin de Said Nursi hayranı olduğunu anımsatmaya gerek var mı ki?..
Örneğin; 17 Ocak 2010'da, İstanbul-Beykoz'da öldürülen "Hizbullah terör örgütü" lideri Hüseyin Velioğlu ile ilgili anma etkinlikleri düzenleyenlerin başında Nurcuların dernek ve vakıflarının gelmesi rastlantı mı?..
Ve 2016'da medyaya yansıyan şu haber, örgüt liderlerinin bazı Nurcular tarafından nasıl da el üstünde tutulduğunu göstermeye yetmiyor mu?
"Hizbullah Cemaati kurucu rehberi Hüseyin Velioğlu İtalya'nın Trieste şehrinde de anıldı. Said Nursi Vakfı'nda düzenlenen anma programında vakıf imamı Veysel Aydemir hoca, Velioğlu'nun mücadelesini ve bıraktığı mirasını anlattı..."
Peki; Hizbullah'ın yayın organı Doğru Haber gazetesinde yayımlanan ve bir zamanların terör örgütü Hizbullah'ın referansına da dikkat çeken 23 Mart 2013 tarihli şu yazıya ne demeli;
"Vefatının 53. yılında, İsviçre'nin Basel kentinde bulunan Said-i Nursi Vakfı da bir etkinlik düzenleyerek Said-i Nursi'yi andı. Programa, konuşmacı olarak Molla Yahya Yılmaz katıldı. Said Nursi'nin davasının bugün Hizbullah cemaatinde vücut bulduğuna değinen Yılmaz, Hizbullah'ın kurulduğu günden bu yana üstadı kendisine rehber edindiğini ve Risale-i Nur'dan beslendiğini belirtti. Yılmaz'ın sarf ettiği sözler, Velioğlu'nun öğrencilik yıllarından itibaren Risale-i Nur'u okumaya başladığı ve Hizbullah'ın kurulmasında da önemli ölçüde istifade ettiği bilgisini akıllara getirdi."
Yukarıdaki satırlar tüm Nurcuların terör örgütüyle bağlantılı olduğunu tabii ki kanıtlamıyor... Ancak kendi kaynakları da deşifre ediyor ki, bir zamanlar yüzlerce kişiyi katleden şeriatçı örgüt Hizbullah'ın Nurculuktan beslendiği gerçeği örtülemiyor!..
Evet; Türkiye şaşırtıcı bir ülke haline geldi... Çünkü Nurculuğun Fethullah kolunun "terör örgütü" olarak operasyonlara uğradığı bir dönemde, devletin üniformalı askerlerinin bir tarikat şeyhinin köyünü ziyaret mekanı haline getirmesi akıllara şu soruyu da getiriyor;
Devleti yöneten AKP iktidarı ve FETÖ operasyonlarıyla adeta darmadağın edilmiş olan TSK; Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz" şeklindeki muhteşem uyarısından neden ders almazlar acaba?.. Nedennnnnn?..