Devlet ve soygun fetvası
Devletin soyulmasına fetva verilmesi karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı suskun... Bu mesele o kadar mühim ki, yer yerinden oynamalıydı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e sesleniyorum: Te’vil edilemeyecek bir “fetva” var ortada... Fetvayı kimin verdiği bilindiğine göre bir sözü olmalıdır!
Diyanet İşleri Başkanı, her ne kadar hükûmet tarafından tayin edilmişse de, partiler üstü kalmak zorundadır. Musa Carullah gibi bir âlimi incelemiş bir Diyanet İşleri Başkanı’nın akıl kapılarının açık olması gerekir. (M. Carullah Bigi üzerine çalıştığına göre, benim hocamı da ilmiyle çok iyi biliyordur: Y. Uralgiray. Bir “ortak” noktamız var!)
Eğer Diyanet, “AKP’nin fetvacısı”nın “hayır/soygun” fetvasının Kur’ân ve Sünnet’e uygunluğunu/uygunsuzluğunu bütün delilleriyle ortaya koymaz/koyamazsa, “partizanlık” yapıldığını ilân edeceğim!
Mehmet Görmez Hoca! Kur’ân’ın ve Sünnet’in diliyle konuşursan, en fazla makamını kaybedersin ama gönülleri kazanırsın. Gönülleri kazanmak mı evlâdır, makamda kalıp kapı kulluğu etmek mi?!
“Hocaların hocası”, partizanlıkta gözünü o kadar karartmış ki, “Hayır için devleti soymak, rüşvet almak câizdir.” demeye getiriyor!
Prof. Dr. İskender Öksüz’ün dün bahsettiğim “Niçin?” kitabında bir devlet bahsi vardır. Keşke Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, tabiî Diyanet İşleri Başkanı da, hususiyetle o bölümü okusa...
Batılılar Yusuf Has Hâcib’den haberdar... Biz ne kadar haberdarız? Edebiyatla uğraşanlar iyi tanırlar da, -ben de yalnız o yönden tanıyorum- devletimizi yönetenler tanıyorlar mı? Batılılar üzerinden mi, yine kendi insanımızı keşfedeceğiz! İskender Öksüz her zamanki gibi ironik diliyle dokunduruyor:
“Devlet yapısının nasıl olması gerektiğini inceleyen siyaset bilimcilerinden biri Ferid Zekeriya. Makul bir devlet yapısında hürriyet ve demokrasinin dozunu irdelediği, Hürriyetin Geleceği-Yurtta ve Dünyada Hürriyetsiz Demokrasi kitabını okurken 75. sayfada şu satırlarla şaşırdım: ‘Yusuf adında bir on üçüncü asır [11. asır olacak] Orta Asya Türk şairi işin temelini şöyle özetlemişti...’. Ve şiirin İngilizce tercümesiyle devam ediyor.” (s. 84).
Kutadgu Bilig’deki söz konusu beyitleri de veriyor. O beyitler şöyle: (Prof. Dr. Mustafa Kaçalin’in Kutadgu Bilig yayınından:) “bu èl tutğuka köp er at sü kerek / er at tutğuka nen tawar tü kerek // bu nen alğuka bir kerek bay bodun / bodun baylıkına törü tüz kodun // bularda biri kalsa törti kalur / bu törti yème kalsa beglik ulur”.
Biraz ilgili olanlar anlamışlardır ama Prof. Dr. R. Rahmeti Arat’tan açıklayalım:
“Memleket tutmak için çok asker ve ordu lâzımdır. / Askeri beslemek için de çok mal (tavar) ve servete ihtiyaç vardır. / Bu malı elde etmek için halkın zengin olması gerektir. / Halkın zengin olması için de, doğru kanunlar (töre) konulmalıdır. /Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır. / Dördü birden ihmal edilirse, beylik çözülmeye yüz tutar.”
Yusuf Has Hâcib tâ 11. yy.’da yolu göstermiş... Gelin de baştakilere anlatın.. Devlet “din” adına soyulursa, tuz kokmuş olur mu, olmaz mı?!
Diyanet İşleri Başkanı ne diyecek? Göreceğiz.