Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Devlet uyursa FETÖ uyanır!

15 Temmuz, ABD muhiplerinin yaptığı darbe ihanetinin birinci yıl dönümüdür.

Halkı FETÖ ile mücadelede diri tutmak, darbe tehlikesine dikkat amacıyla geniş çaplı mitingler yapılması planlanıyor.

İyi de yapılıyor.

Ancak FETÖ'yü devleti tehdit edecek hale getiren devlet ve siyasi yetkililerinin sorumluluğu göz ardı ediliyor.

AKP ya da FETÖ

15 Temmuz'da AKP 15 yıldır Türkiye'de iktidardır.

"Yeni Türkiye", "Yeni Anayasa", "İleri Demokrasi" gibi kavramlarla AKP iktidarı neredeyse Türkiye tarihinde kendisini "milat" olarak ilan etmiştir.

AKP, FETÖ konusunda kendisini sütten çıkmış ak kaşık olarak görmekte ve kendisinden başka herkesi FETÖ'cü ilan etmektedir.

Dahası darbe girişimine iki yıl kalana kadar FETÖ'yle AKP her anlamda her şeye ortaktı.

FETÖ'nün devlet içinde devlet oluşturması AKP iktidarında mümkün olmuştur.

O zamanlar aynı menzilin yolcusuydular!

İktidarı boyunca FETÖ'yü her anlamda besleyen, büyüten, destekleyen AKP, darbe girişimi sonrasında FETÖ'ye savaş açmıştır.

Renksiz, tatsız, kokusuz bir hareket!

15 Temmuz darbe girişimine milleti ve devleti muhatap etmede AKP'nin sorumluluğu herkesten ve her kesimden daha fazladır.

AKP bu darbe girişimindeki siyasi sorumluluğunun hesabını vermek bir yana bu girişimi iktidarını daha da pekiştirmede kullanmaktadır.

FETÖ hareketinin renksiz, kokusuz, tatsız, omursuz ve onursuz olmasının devlet yöneticilerini yanılttığı söyleniyor.

Bu doğru değildir.

FETÖ, ellerini salladıkları zaman hiçbir şeye değmeyecek, görünmez, bilinmez, hissedilmez bir hareket olacağını söylediği sinsi bir harekettir.

Bu doğrudur ama 15 Temmuz'daki darbe girişimi sürecine FETÖ adeta davulla zurnayla gelmiştir.

Sorumlulara sormak lazım!

Nurettin Veren'in yazdığına göre Fethullah Gülen daha 1995'te, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e; "Çok dikkatli olun. Fetullah Gülen, aldığı bir bilgiyi size iletmemi istediler. İhtilal olma ihtimali var bunu size haber vermemi söyledi." demiş. Demirel şaşırmış.

Fakat "Bu bilgiyi Fetullah Gülen nereden aldı" diye sormamış.

1999 yılında FETÖ yandaşlarına "askeriyeyi, mülkiyeyi, adliyeyi, emniyeti ele geçirin" diyerek talimat vermiş ama o zaman devleti yönetenler mışıl mışıl uyumuş!

DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, 22 Ağustos 2000 tarihinde FETÖ hakkında "laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurup faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle dava açmıştı.

Savcı Yüksel, FETÖ'nün kaset kumpası sonucu devre dışı bırakılmış.

Herkes uyuyunca!

FETÖ, İslam dininin üzerinde her türlü tasarrufu yaparken bu ülkenin Diyaneti şaşırma dahi şaşırmamıştır.

FETÖ, İslam'a karşı Vatikan ile "Dinler Arası Diyalog", Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı CIA ile küresel iş birliği, anayasal düzene karşı İkinci Cumhuriyetçilerle "Abant Platformu" inşa ederken AKP başta olmak üzere devlet yetkilileri onunla gurur duymuşlardır!

2010 yılındaki anayasa referandumunda bugünün FETÖ'sü o gün AKP yanında tavır alarak 'Ölülerinizi bile kaldırın oy verdirin' diyecek kadar açık siyaset yapmış kimse bu dini cemaate "ne oldu?" dememiştir!

Darbe girişimine kadar uzanan süreçte FETÖ'nün niyetleri ve yaratabileceği tehlikeler konusunda devletin muhtelif birimleri tarafından yapılan uyarıları AKP iktidarı on yıl boyunca hiç önemsememiştir.

Dahası 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu'nda FETÖ'ye karşı bir 'eylem planı' hazırlanması yolunda alınan tavsiye kararını bugün FETÖ'den yakınanlar uygulamamıştır.

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in MGK'nın gönderdiği bu dosyayı "rafa kaldırma" kararı aldığı biliniyor.

Ömer Dinçer 2015'te yazdığı kitapta "Bunun siyasi sorumluluğunu Başbakan, hukuki sorumluluğunu ben yüklendim..." diyecektir.

Bu kadar uyuyanı olan bir ülkede bu tür alçakça girişimlerin yapılmasını değil yapılmamasını yadırgamak lazımdır.

Yazarın Diğer Yazıları