"Devlet kararı" gözden geçirilmeli!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, "Anayasa değişikliği içinize sindi mi?" sorusuna "Bazen zaruretler hasıl olduğu vakit içimize sinmeyen şeyleri de yapmak zorunda kalıyoruz. Zaruret nedir; memleketin içerisinde bulunduğu durum" diye cevap verdi!

"Zaruret" konusunu biraz açalım. Türkiye, 15 Temmuz 2016'da orduya yuvalanmış sözde İslâmi bir Amerikan tarikatı tarafından içeriden ele geçirilmek istendi. Türkiye bu işgal girişimini Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle "Allah'ın lütfu" olarak değerlendirdi ve devleti bu yapıdan temizlemeye başladı. Ve Türk devleti, Rusya ile iş birliği de yaparak Suriye'nin kuzeyinde kurulmak istenen PKK koridorunu Fırat Kalkanı ile yardı. Buna karşılık, ABD, terör örgütlerini harekete geçirerek Türkiye'ye geri adım attırmaya çalıştı. Bu olaylar sürerken, Erdoğan'ı savaşta, barışta ebedi başkomutan yapacak "Cumhurbaşkanlığı sistemi" için çağrı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den geldi!

***

Aslında bu öneri için "devlet"ten geldi de denilebilir! Tıpkı 3 Kasım 2002 erken seçim çağrısının veya Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi için MHP'nin toplantı yeter sayısını sağlama kararının devletten gelmesi gibi...

2011 yılında da Erdoğan hastalandığı sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile şike yasası üzerinde bir gerginlik yaşayınca Bahçeli, "Türkiye'nin bu kadar iç ve dış sorunlar yoğunluğunun arttığı bir dönemde 326 ile tek başına iktidar olmuş bir partideki kargaşa, o partiden ziyade ülkeye büyük zarar verir. Çünkü böyle bir kaos, alternatif hükümetler kurulmasını bu aşamada mümkün kılmıyor." demişti.

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP tekledi. Tek başına iktidar için gereken 276'nın altına düştü ve 258 milletvekili çıkarabildi. Bahçeli, AKP iktidarını kurtarmak için "1 Kasım 2015 tarihinde erken seçim" dedi ve öyle de oldu. AKP 317'yi buldu da "istikrar" kurtuldu!

Bugün de Suriye'deki kaos, terör donuna bürünerek Türkiye'yi tehdit ediyor! Öyle ki Kızılay büyük çapta kan stoklamaya başladı! Ekonomi alarm veriyor! Zaruret hâli bu!

***

Suriye Meclisi'nin genel sekreteri Halid Abbud ise "DEAŞ nerede, Nusra nerede? Ve diğer cihadi gruplar nerede? Tabii ki Şam etrafında yer alıyor. Peki neden Şam'da patlamalar olmuyor da Türkiye'nin bazı illerinde patlamalar oluyor? Suriye'nin güvenlik kurumları, istihbaratı, bu tür şebekelerin içine sızabildi. Türkiye'de yaşananları kimse durduramaz. Sadece bir yolu var. Suriye'nin güvenlik kurumlarıyla iş birliği yapılırsa önüne geçilebilir." diyor!

Böyle bir ortamda Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Türkiye'nin Tayyip Erdoğan'sız bir hükümet seçeneği üretmesinin mümkün gözükmediğini" öne çıkararak "Bu koşullarda terörü önleyecek ve hükümeti devirme planını bozacak çözüm, AKP iktidarının tabanını genişletmektir, bütün milleti kucaklayacak bir hükümet kurmaktır. Başka çözüm yoktur" diyor.

Bahçeli'den bu konuda ayrıldıkları nokta, Cumhurbaşkanlığı sistemi.. Perinçek, "Bu yol, Türkiye'yi meşruiyet tartışmalarına götürür. Devletin ve milletin bütün gücünü ve olanaklarını harekete geçirmek için, Millî Seferberlik Hükümeti süreci başlatılmalıdır." diyor.

***

Başbakan Binali Yıldırım da artık "yurtta sulh cihanda sulh" diyor ama AKP'li Rize belediyesi, rejim değişikliği sinyali gibi Atatürk heykelini indiriyor, AKP'nin memur sendikası, Atatürk ilkelerinin eğitimden kaldırılmasını istiyor! ABD de bunu istiyor zaten!

Türkiye, başkomutanlığı böyle bir yapının liderine yükleyerek ABD ile mücadele edemez! Böyle bir karar varsa, "devlet kararı" olsa bile ABD'nin hedeflerine hizmet eder, yanlıştır, gözden geçirilmelidir!

Yazarın Diğer Yazıları