Devlet boşluk bırakırsa tarikatlar doldurur
2003 yılında, Doğan Grubu içinde yayınlanan ve genel yayın müdürlüğünü Rahmi Turan'ın yaptığı Gözcü Gazetesi'nde günlük ekonomi köşe yazıları yazardım. AKP iktidarının üstünden 7 ay geçmişti. 3 Temmuz 2003 günü yukarıda verdiğim başlık altında, aşağıdaki yazıyı yazdım. Bu yazıyı virgülüne dokunmadan aynen veriyorum. Yorumu okuyucuya bırakıyorum. (Esfender Korkmaz)
---
YÖK'ün görevden aldığı bir rektör, bir konuşma sırasında, ''Beni tarikat okuttu. Üniversiteyi ve kariyerimi finanse etti. Ne olursam olayım, minnet borcum var.. " demişti.
Önceki günkü Sabah gazetesinde, Fetullah Gülenin, kendisini ve nurculuğu ifade etmeden önce öğrencilere eğitim ve yurt için yardım topladığını ve bugünkü Fetullah Gülen okullarının bu şekilde doğduğunu yazıyordu.
1950 yılından önceki uygulamada, eğitimin tamamını devlet organize ediyordu.. Yetenekli olanlar parasız yatılı okullarda okuyordu.. Köye köylüye dönük, ''Köy Enstitüleri'' vardı. Bu uygulamalar Demokrat Parti döneminde de bir süre devam etti.. Ne zaman ki eğitim kısmen özleştirildi, eğitimde devlet boşluğu ortaya çıktı.. O zaman okumak hevesinde ve yeteneğinde olanlar tarikatların kucağına düştü.
Siyasilerin bilinçsizliği, Ecevit'in Fetullah Gülen'in yurt dışındaki okullarını övmesiyle dibe vurdu.. Zira bu defa, ''Eğer bu okullar çok gerekli ve Türkiye için faydalı iseler, o zaman devlet neden bu işi yapmadı?" sorusu ortaya çıkmış oldu.
Aslında devletin eğitimde boşluk bırakması ve paralı eğitim anlayışı, eğitim sistemini her türlü istismara açık hale getirdi.. Siyasi iktidarlar ve özellikle 1980 ihtilalini yapanlar, eğitimde devleti fakirden alıp zengine veren bir düzen haline getirdiler.. Şimdi AKP iktidarı bu düzeni daha da geliştirmek istiyor. Örneğin yüksek öğrenim sistemi aynen böyle çalışıyor... Vakıf Üniversiteleri öğrenciden yüksek ücretler alıyor.. Ancak aynı zamanda da devlet desteği alıyor.. Yasaya göre, vakıf üniversiteleri bütçelerinin yüzde 40'ı kadar, devlet bütçesinden yardım alıyor.. Bütçe vatandaşın vergisi demek olduğuna göre ve vergilerin yüzde 70'ini zengin-fakir aynı oranında verdiğine göre, demek ki devlet fakir fukaradan topladığı vergiyi, zengin paralı okusun diye özel üniversitelere aktarıyor. İş burada bitmiyor.. Milletin malı olan ormanları, arsa ve arazileri de tahsisi ediyor.. Önceleri bedava veriliyordu.. Şimdi sanıyorum bir bedel alınıyor. Üstelik Doğramacı'nın Bilkent için aldığı arsalarda villa yapıp sattığı da Meclis Araştırma Komisyonu'nun raporlarında yer alıyordu..
Vakıf Üniversiteleri gittikçe özelleşiyor.. Çünkü bu üniversitelerde görev yapan rektörlerin ita amirliği, mütevelli heyet başkanlarına verildi.. Mütevelli heyet üyeleri de vakıf sahibinin istediği insanlardan oluşuyor..
Bütün bunların ötesinde, siyasi iktidar YÖK nedeniyle devlet üniversitelerinde kadrolaşmada zorlanıyor.. Ancak vakıf üniversitelerinde bu işi daha rahat yapıyor.. İstanbul Ticaret Odası'nın vakfına ait olan Ticaret Üniversitesi'nde, hukuk fakültesi dekanı olan Prof. Dr. Aysel Çelikel, kendisinin kadrolaşmaya alet edildiğini ve bu nedenle istifa ettiğini açıkladı. (Pazar günkü Cumhuriyet )
Öte yandan AKP iktidar olduğu ilk yıl, özel okullarda okuyacak öğrenci başına bütçeden destek verilmesini önermeye başladı.. Eğitim bir toplumun geleceğidir.. Bu geleceğin tehlikede olduğunu daha açık görmeye başladık.. Beklenmedik köşe yazarları, tarikatları övmeye ve serbest olmasını savunmaya başladı.. Ummadığımız gazeteler, Osmanlı hanedanı için ''evlerine döndüler'' diye manşet attı.. Ancak bu hanedanın bugün büyüklerinden birisi ''Eğer Atatürk bizi göndermeseydi Türkiye Suudi Arabistan olurdu'' dedi.