Devlet Bey muhalefeti(!)
Devlet Bey'in "muhalefet" anlayışını, "iç muhalefetten önce", "iç muhalefetten sonra" diye ayırmak gerekir.
Devlet Bey, "İç muhalefet"in atağından önce, R. T. Erdoğan ve Ak Parti'ye alabildiğine yüklenmiştir. Ne zaman ki, iç muhalefet "görücü"ye çıktı, Saray eksenli muhalefetini yumuşatıverdi. (Mahkemelere "birinin" etkisi meselesi!)
Devlet Bey, geçen salı 40 kişilik TBMM grubunda konuştu, ortaya bir "başkanlık bombası" bıraktı.
("40 kişilik grup" dediysem, muhalefeti destekleyen milletvekilleri gruba sokulmuyor. Devlet Bey, "muhalif" olanlarla veya olduğundan şüphe edilenlerle kendisini destekleyen milletvekilleri arasına kalın bir set ördürmüştür. Onlara, soru önergesi bile verdirmiyormuş. Ama Ülkücülere "gayr-i sahih" diyecek kadar kendisini kaybetmiş genel başkan yardımcısı baş tacı! Bu eski arkadaşı disipline gönderip savunmasını alma gereği bile duymamıştır! En azından onun ne demek istediğini dinlemesi gerekmez miydi?)
Devlet Bey, 11 Ekim 2016 günü grup toplantısında "Dün ne söylemişsek bugün de aynı çizgideyiz. Dün nerede duruyorsak bugün de aynı noktadayız." dedikten sonra sözü başkanlık meselesinde getirdi ve AKP kanadını umutlandırıverdi.
Devlet Bey bu konuşmasında, Anayasa değişikliği meselesine de temas etmiş ve ilk 4 maddenin asla değiştirilemeyeceğini söylemiştir. Bu sözlerine başından beri sadıktır. Çok şükür bunda sapma yok!
Devlet Bey, Anayasa'nın 104. maddesinde Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini, 105. maddesinde de sorumluluk ve sorumsuzluk hâllerini hatırlattıktan sonra R. T. Erdoğan'ın tavrının Anayasa'yla çelişen noktalarını serdediyor:
"Sayın Cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren, Anayasanın amir hükümlerini özüne ve ruhuna aykırı olarak yorumlamış, Anayasa'nın vermediği yetkileri kendisinde hak görmüş, partili Cumhurbaşkanı gibi davranmış, tarafsızlığına gölge düşürecek şekilde hareket etmiş ve yetkisini aşmış, Siyasi propagandalara katılmış, AKP lehine oy istemiş, Siyasi polemiklere katılmış, fiilen hükümet başkanı gibi hareket etmiştir. Fiili durumla hukuki gerçek taban tabana zıtlık içermektedir."
Devlet Bey, bu fiilî duruma bir "hukukî" kılıf gerektiğini belirterek, AKP'nin başkanlık için Anayasa değişikliğini diğer değişikliklerle beraber TBMM'ye getirmesini istiyor.
MHP'de, iç muhalefet atağa geçmeden ve Balgat Beştepe'ye "muhtaç" olmadan evvel, Devlet Bey, TBMM'de başkanlık için ne demişti? 5 Ocak 2016'daki konuşmasından bir bölüm vereceğim:
"[Erdoğan], yeni anayasa derken, asıl amacının başkanlık olduğunu gizlememektedir. Başkanlık sistemini kılıf olarak kullanmanın peşindedir. (…) Erdoğan, Hitler'i örnek alıyorsa, gitsin neo-Nazilerin avukatlığını yapsın. Tarihin hiçbir döneminde Türk milletinin sinesinden Hitler çıkmamıştır. Yeni anayasayı saray fermanı gören Erdoğan'a Türk milleti göz açtırmayacaktır. MHP, başkanlık sistemine tümden karşı olup, parlamenter sistemin revize edilerek geliştirilmesinden yanadır. (…) Erdoğan'ın mizacıyla diktatörlük kaçınılmazdır. / Almanya'ya yapılan adaletsizliği onarmak için Hitler de böyle yapmıştı. Stalin de yapmıştı. Tüm despotlar adalet dağıttığını sanmıştı, ama devletler dağıldı. Erdoğan'ın adalet dağıtmak yerine 17-25 Aralık'ın hesabını vermesi akla en yatkın yol ve önerimiz olacaktır. / Türkiye, AKP'nin demokratik açılım dediği zincirleme tahribatların bedelini ödemektedir."
Ben söyleyecek söz bulamıyorum! Yorum sizin!