Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Bence sana sansür gerekmiyor kuzum...

 

Ambarda el bombaları patladı, birlik havaya uçtu...
Sansür yoktu...
Dönüp soran oldu mu?..
Amerika istihbarat verdi, kendi vatandaşlarını uçakla imha ettiler, sansürsüz tabut konvoyları günlerce yayınlandı...
Yapanları  “Türkiye seninle gurur duyuyor”  diye karşılamadılar mı?..
Kendisi bile ağladı
duruma...

 


*

 


Dövüp, “Niye öyle durup durup sallıyorsun” diye bayrağı aldılar kızın elinden, yayınlandı...
Sansürsüz...
Ulusal bayramı kutlamak isteyenlerin gözüne gaz sıktılar, TV’de gördünüz sansürsüz...
Sansürsüz...
Atatürk’e çiçek bırakmak isteyen gaziyi tekmelediler...
Sansürsüz...
 “Türk”  sözcüğünü yamaçtan dozerle sildiler...
Sansürsüz...
Reyhanlı’daki resmi görünce  “Ne bu rezillik ya?..”  diyerek kıpırdayacak değil...

 


*

 


Değil televizyondan görmek ya da değil gazeteye bakıp da isyan etmek, bizzat kendisi oradaydı vatandaş...
Kafasına da parçalanan kamyonun tamponu düşmüş...
Yerde 51 ceset...
Ne dedi:
 “Allah Başbakanımızdan razı olsun...”

 


*

 


Bence sana sansür
gerekmiyor kuzum...
Bizzat sansürün kendisisin...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet

 

+++

 

Reyhanlı enkazındaki MİT-Emniyet İstihbarat savaşı

 

2008 yılında çok zor bir işe giriştim. İlk kez Türkiye’de Emniyet İstihbarat’ın tarihini yazacaktım.(...)  Asıl vurucu başlığı alta saklamıştım: ’DERİN DEVLETİN YENİ SAHİBİ’.
(...)
Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarına imza atan, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy derken Türkiye’nin içindeki güç dengelerini altüst eden bir dönemin beyniydi Emniyet İstihbarat. Tek kavga, dışarıya karşı değil kendi içlerinde de müthiş bir çatışma ve tasfiye ortamının yaşandığı yıllar oldu. Sonuçta Emniyet İstihbarat’ın içinde bir taraf kazandı, diğer taraf ya başka görevlere ya emekliliğe hatta cezaevlerine
sürüldü...
KCK operasyonlarında binlerce kişi tutuklandı. Bir yandan bu tutuklamalar yapılırken diğer yandan da MİT’in Oslo görüşmelerini yürüttüğünü çok sonra öğrendik. Bir yanda müzakerecilerin (MİT), diğer yanda operasyoncuların (Emniyet İstihbarat) aynı anda çalışırken devlet içinde bir gün çatışması kaçınılmazdı. Nitekim bir 7 Şubat günü bu çatışma bir mahkeme celbiyle gerçekleşti. KCK operasyonları kapsamında MİT’in yönetim kadrosu mahkemeye çağrıldı.
Sonrası malum...
Reyhanlı enkazının altından çıkan şu tanıdık kavgayı uzaktan seyrediyorum. MİT ile Emniyet İstihbarat bir kez daha karşı karşıya. Her iki tarafın da gazetecileri kullanarak yaptıkları dezenformasyonların bini bir para...
Cüneyt Özdemir/Radikal

 

+++

 

GÜNÜN SORUSU

 

Polis ağır silahları ne yapacak? Daha doğrusu nerede kime karşı kullanacak?
Mehmet Tezkan/Milliyet

 

+++

 

Bir ilk...

 

Deniyor ki,  “Başbakan’ın ABD ziyaretinde bir ilk yaşanacak, Beyaz Saray’ın hemen karşısında yer alan ve sadece önemli konukların misafir edildiği Blair House’da kalacak.”

 


*

 


Halbuki...
Celal Bayar orada kaldı.
Adnan Menderes orada kaldı.
İsmet İnönü orada kaldı.
Cevdet Sunay orada kaldı.
Nihat Erim orada kaldı.
Süleyman Demirel orada kaldı.
Turgut Özal orada kaldı.
Tansu Çiller orada kaldı.
Hatta, Bülent Ecevit iki defa kaldı.

 


*

 


Kalmayan bi Erdoğan kalmıştı.

 


*

 


(Aslında Kenan Evren de kalmadı ama, talihsizlikten... Çünkü, Washington’a gittiğinde Blair House tadilattaydı. Baktılar ki, Evren çok bozuldu bu tadilat işine... Artist başkan Ronald Reagan devreye girdi, ben onun gönlünü yaparım dedi, Beyaz Saray’daki yemeğe Hollywood artisti
James Stewart’ı çağırdı, jest olarak Evren’in yanına oturttu. Gerçi, bizim cumhurbaşkanı, James’i tanımayıp, emekli NATO generali zannetti ama,
olsun.)

 


*

 


Ha, Anıtkabir’de olmak yerine, günler torbaya girmiş gibi illa 19 Mayıs’ta Blair House’ta
olmayı tercih eden ilk başbakan olabilir mi derseniz... O konuda ilk.
Yılmaz Özdil/Hürriyet

 

+++

 

Küfürbaz!

 

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e “Senin a.... s......” dediği için “gruptan geçici ihraç” istemiyle disipline sevk edilen AKP’li Zeyid Aslan kendini savunmuş:
“Parti tüzüğümüzün ilgili maddelerine göre ancak kendi partimden bir arkadaşıma ya da yöneticime küfür edersem böyle bir ceza istenebilir. Bu yüzden bana disiplin cezası verilemeyeceğini düşünüyorum. Savunmamı da bu yönde yaptım!”
Adamın pişkinliğine bakar mısınız; hem suçlu, hem güçlü...
Ama AKP’nin tüzüğü eğer gerçekten dediği gibiyse... O da ayrıca vahim (!) bir durum...
Mustafa Mutlu/Vatan