Depremler çoğaldı

Önce Aslantepe'deki depremi yaşadık. Ardından Ege'dekiler geldi. Yani merkez üssü Kos Adası olanı. En son Gökova.

504 gün sonra Türk Telekom Arena'ya dönen Galatasaray beklediğim gibi elendi. İlk maç sonraki tahminim tuttu; "2. Trömsö Faciası".

İlk sarsıntı ile başlayalım. Cim-Bom koşanlarla değil yürüyenlerle sahaya çıktı. Hazırlık maçlarında bile gol pozisyonu bulamayanlar beraberliği bile haketmediler. Alman hakemin Muslera'yı atmayışına "Minik ülke puanı" açısından teşekkür ederiz.

Bitiş düdüğünden sonraki tuhaflıkları da yazacağım. Maç öncesi "Atarken mangalda kül bırakmayan" İgor Tudor bu defa çarpıtmalara başvurdu. Tam 19 Haziran'da başlattığı hazırlıkları iki haftayla sınırlandırmaya çalıştı. İklim şartları ve sentetik çime uyum için İsveç'e erken gitmesi gerektiğini saklamaya uğraştı. Yerinde olsam, kampın son bölümünü Östersunds'da yapardım. Sadece bu bile, Hırvat çalıştırıcının Galatasaray'a küçük geldiğinin işareti. Bundan sonra adını ancak gömlek reklamlarında gösterebilir. Ya da düşmemeye oynayan bir takımın çalıştırıcısı olur. Bu saatten sonra mümkün değil ama Selçuk, Yasin, Tolga ve Carole gibi "Kafaca Emekliler" ile ilk beşe dahi giremez.

En kahraman medya!

Evlere şenlik bir basın toplantısı izledik. Fatih Terim karşısında "sus-pus olanlar" bu defa aslan kesildiler. İlk soru "İstifa edecekmisin?" idi. Sadece "Defol" kelimesi kullanılmadı. Tudor pişkin şekilde "elma şekeri" göstermeye devam etti.

Levent Tüzemen'e göre Galatasaray lige bu hoca ile başlamayacaktı. Geriye tek alternatif kalıyor. At yarışı tabiriyle; Favori, Plase ve Sürpriz LUCESCU. Kişisel yorumum, benden futbol çalıştırıcısı olmaz. Çünkü Rumen'le aynı yaştayız. "G.Saray Lisesi Yönetimi" bakalım bu kez doğru hamle yapabilecek mi? Sizce şapkadan tavşan çıkarabilirler mi? İndirdikleri "Transfer Uçakları" malum hüsran taşıdı.

Taraftar

Toparlarsak önceki akşama en iyi hazırlanan taraftardı. "Özbek ve Tudor'a karşı tişörtler" güzel çalışmaydı. Sneijder formaları ise organizasyonu tamamladı. Özbek ve Mektebi Sultani Ekibi'nin bu durumda da yırtacaklarını sanıyorum. İgor'un kellesini verip, yine kurutulacaklardır.

Uyarı

Son notum Fenerbahçe'ye. Strum Graz'ı mutlaka ciddiye almalılar. Avusturya Futbolu'nun üç büyüklerinden. Unutanlar için tekrarlıyayım. Cim-Bom'la Ali Sami Yen'de 2-2'lik maç unutulmamalı. "Al gülüm, ver gülüm"le tur atlamışlardı.

* * *

Gerçek sarsıntı

Futbol ve politika yorumcuları arasında gidip gelirken bomba haber patladı. Merkezi Kos olan bölgediki depremlerin haberleri başladı. Ada burnumuzun dibinde. Bodrum'dan Muğla'ya her taraf sarsıldı. Deniz önce çekildi, sonra geri döndü. Küçük boy Tsunami. 01.31'deki ana deprem ve artçılardan sonra "panikleyenler" dışında yaralananımız yok. Ne zaman dünyanın bir tarafında yolcu uçağı düşse, aynı şey aklıma gelir; "İçinde mutlaka Türk vardır". Bu defa da aynı şeyi düşündüm. Maalesef şom ağızlılığım tuttu. Kos'ta bir gece kulubünde eğlenen bir vatandaşımızı kaybettik. Yüzün üstündeki yaralılar arasında yine Türkler var.

* * *

Karamizah transferler

Orhan Ayhan'la da bu hafta transfer tarihi işlendi. 48 yıl önceye gidildi. 1969 Eylül'ünde Beşiktaş'a sokuşturulan Popa ve Lica adlı iki Rumen futbolcudan söz edildi. Bu oyuncuların özelliği, daha beş ay önce jübile yapmalarıydı. Ayhan Üstad, boks maçları için gittiği Romanya'da bu haberi yakalıyor. Manşeti patlatıyor; "Futbolun 2. El Pazarı Olduk".

Türkiye'nin ilk yabancı futbolcusu Adalet'li Oscar'dan başlandı. Boğaz'dan gemiyle geçerken iltica eden Arnavutlara kadar gelindi. Bunlar Fenerbahçe'ye transfer olmuşlardı.

Cemil Turan, Rıdvan Dilmen, Hasan Vezir ve Ercan Aktuna'nın kaçırılış öyküleri unutulmadı. Hepsi birer renk unsuru oldu. Sonuçta bu günlere geldik. Durumumuzda değişiklik olmadığı meydanda.

TSYD'nin eski başkanlarından Eyüp Karadayı'nın konukluğu bir başka güzellik oldu. Anlattığı fıkra müthişti. Orhan Ayhan büyüğüm, Karadayı'ya köşe açmayı düşünmeli. Bana kalan ise onun fıkralarından oluşan bir "Pazar Mavrası" yazmak.

Yazarın Diğer Yazıları