Deniz bitti...
Haziran ayında, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi, aylık yüzde 3.03 ve yıllık yüzde 23.71 oranında arttı.
Tüketici Fiyat Endeksi de, aylık yüzde 2.61 ve yıllık 15.39 oranında arttı. TÜFE'de gıda ve alkollü içecekler yüzde 5.98 arttı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yılık artış yüzde 18.89 ve ev eşyasında ise 18.91 oldu.
Enflasyonun tırmanmasında döviz kuru etkili oldu. Kur artışı üretime girdi olan ithal malların fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu fiyat artışı üretim maliyetlerini artırdı. Bunun içindir ki aylık ve yıllık olarak Yİ-ÜFE endeksinde artış daha yüksektir.
Ancak suçu döviz kuruna, gıdaya atmak, hükümetin ve ekonomi yönetiminin olmadığı anlamına gelir. Temel sorun bugünkü siyasi iktidarın ekonomiyi kötü yönetmesidir.
Merkez Bankası, 2003 temel yılına göre, Yİ-ÜFE bazlı ortalama reel kur endeksi 81.47 dir, TÜFE bazlı ortalama reel kur endeksi de 77.85'tir. Yani Mayıs ayında Yİ-ÜFE bazlı endekse göre TL yüzde 18.53 oranında; TÜFE bazlı endekse göre ise yüzde 22.15 oranında daha düşük değerdedir.
2007 sonunda MB, TÜFE bazlı reel kur endeksi 128 idi. Yani TL bugünkünün tersine yüze 28 daha değerli idi. Bu gün tersine TL'nin düşük değerde olması ithal fiyatlarını artırdı.
2012 yılına kadar sıcak-para düşük kur serabı nedeniyle üretim ithalata bağımlı oldu. 2002, AKP iktidarına kadar bir fazla, bir açık veren dış ödemeler dengesi sürekli açık vermeye başladı. Bu yılın sonunda 16 yıllık cari açık 600 milyar dolara ulaşıyor.
Cari açığı vatandaş hissetmez. Çünkü borçla kapatılıyor. Siyasi iktidar sıcak para ve düşük kurla günü kurtardı ancak, geleceğimizi ipotek altına soktu.
Dahası, hükümetler MB'nin istikrar politikası uygulamasına da engel oldu. Söz gelimi faizlerin artmasını son güne kadar engelledi.
16 senedir, hükümetler yapısal reformlardan bahsediyor. Hiçbir yapısal reform yapılmadığı gibi, tersine kamuda olduğu gibi bozuldu.
Siyasi iktidar eğer cari açık için çözüm üretseydi, bu kadar oy alamazdı. Ekonomi siyasi başarı için bir araç olarak kullanıldı. Sonuçta kur patladı, enflasyon patladı. Sıra dış borca geldi.
Eğer Türkiye, AB veya IMF çıpasını kullanmazsa, dış borçları çevirmek daha da zorlaşacaktır. Net dış borç ödemek durumunda kaldığımız zaman, bugüne kadar pervasızca yediklerimizin ceremesini çekeceğiz.
Yukarıdaki tablo, yaz aylarında bir duraklama olsa bile, bu sene enflasyonun artacağını gösteriyor.
Haziran ayında çekirdek enflasyon oranı ve 12 aylık ortalama TÜFE oranları enflasyon trendini gösterir. Bu oranlar geçen seneye göre yüksektir. Yani eğilim artış yönündedir.
Aylık ve yıllık Yİ-ÜFE oranları, TÜFE'den yüksektir. Bu maliyetler perakendeye yansıyacak ve TÜFE artacaktır.
Ara malı yıllık fiyat endeksi yüzde 28.47 ve enerji yıllık fiyat endeksi de yüzde 34.84'tür. Bu oranlar üretim maliyetlerinin artacağını gösteriyor.
Maliyet artışlarını firmalar ya fiyatlarına ileri yansıtmak veya işçi ücretlerini düşürerek geriye yansıtmak zorundadır. Aksi halde firma iflas eder.
Ekonomik istikrar bir defa bozulunca kısır döngü oluşur. Söz gelimi kur artışı enflasyon, enflasyon artışı kur artışını yaratır. Enflasyon faiz artışını, faiz artışı enflasyonu tetikler.
Çözüm tektir. Bugünkü siyasi popülizme son vermek, hukuki güven ortamı oluşturmak ve istikrar programı yapmak.