Demokrasi ve Atatürk

Demokrasi sözü "demos" (halk) ve "kratos" (egemenlik) kelimelerinden oluşur ve halkın egemenliği demektir. Demokrasilerde egemenliğin gerçek sahibi bir devlet sınırları içerisinde yaşayan halktır ve özetle şu unsurları ile tanımlanabilir:

- Çoğunluğun yönetim tarzıdır.

- Azınlıkların haklarını güvenceye alır.

- Fakirliği kaldırmayı, hedefler.

- Sosyal eşitsizliği ortadan kaldırmayı amaçlar.

- Halka eşit şekilde fırsat eşitliği sağlar.

- Devleti yönetenlerin halka eşit hizmet vermesini doğurur.

- Siyasi Partiler arasında eşit ve hilesiz yarış demektir.

- Meclisin, "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi ile yasama görevi yapmasıdır.

- Millet iradesinin partiler vasıtası ile Meclis'e yansımasıdır.

- Bağımsız Yargı ile adaletin sağlanmasıdır.

- Demokratik Parlamenter rejim ile halka hizmetin sağlanmasıdır.

- İnsan hak ve özgürlüklerinin güvencesidir.

- Din ve vicdan hürriyetidir.

- Medya özerkliğidir.

- Gazetecilerin özgürlüğüdür.

- Tüm totaliter ve otoriter rejimlere karşı güvencedir.

- Monarşi, Despotizm, Tiranlık, Krallık, İmparatorluk ve Diktatörlük 'ün ezeli ve ebedi düşmanıdır, engelidir.

Değerli okurlarım,

Bugün demokrasilerin vazgeçilemez unsuru olan iki önemli seçim için sandık başına gideceğiz.

Unutmayın ki demokrasileri zaafa uğratan en önemli husus bazı siyasilerin yalan-dolan ve aşırı vaatler ile seçmenlerin iyi niyetli duygu ve düşüncelerini suiistimal etmeleridir.

Buradan size şu partiye bu partiye oy verin diye asla bir telkinde bulunamam çünkü sizler, okuyan, izleyen, yaşayan bireyler olarak doğruyu ve yanlışı ayırt edersiniz.

Ancak yaşadığınız ekonomik sıkıntıları ve ülkemizin içinde bulunduğu dış baskıları değerlendirerek oylarınızı kullanacağınıza eminim.

Çok iyi biliyorsunuz ki büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye, 95 yıldır Cumhuriyet rejimi ile yönetilmektedir.

Ey Büyük Türk Milleti diyerek bir kez daha Atatürk'ün en önemli mesajını hatırlatıyorum:

Ey Türk Gençliği..!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927)

Yazarın Diğer Yazıları