Davutoğlu’nun yutamayacağı lokma!

AKP’nin başına tayin edildiği andan itibaren, “Milletin hakkına uzanacak eli kardeşimizin eli de olsa koparırız” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, hızını alamamış, “Yolsuzluklara karşı en çetin mücadeleyi AK Parti vermiştir” bile diyebilmişti.

Biz o gün Davutoğlu’nu dinlerken, herhalde demiştik, bakan mahdumlarının evlerinde bir römork dolusu içi ABD doları ve Euro dolu kasalardan, AKP iktidarının “Milli Kahraman” ilan ettiği AKP hükümeti bakanlarının, “Senin önüne yatarım” dediği, MİT’in, o günün Başbakanı Erdoğan’ı bütün bu olup bitenlerden altı ay önce haberdar ettiği ve fakat hiçbir işlem yapılmadığı söylenip duran Rıza Sarraf’la ilgili gizli ilişkilerden de, ayakkabı kutularından da hiç ama hiç haberi olmadığı hissine kapılmıştık.
AKP’yi yolsuzlukla çetin mücadele etmiş bir parti olarak devraldığını söyleyen Davutoğlu’nun mahkeme yasağı ile koruma altına alınan Deniz Feneri’nin Almanya ayağından ve bu kirli ilişkileri meydana çıkartan hakim ve savcıların başlarına gelenlerden de haberi olmadığını düşünmeye başlamıştık..
Amma, Davutoğlu’nun artık mazereti yok.
Türkiye’yi o yönetiyor.
Ve yönettiği Türkiye’de daha dün sabah, yani Davutoğlu’nun Türk milletine yolsuzlukla mücadele sözü verdiği hükümet programının kaleme alındığı günün ertesi sabahı İçişleri ve Adalet Bakanlığı Türk ve dünya tarihinin en büyük yolsuzluğunu ortaya çıkartan polisleri bir bir gözaltına almaya başlayıverdi.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyeceğiz amma, işin espri götürür yanı kalmadı.
Çünkü işin içinde artık yabancı istihbarat servisleri de var. Türkiye’yi Almanya dinlemiş, CIA dinlemiş ve başta Davutoğlu ve Erdoğan olmak üzere hiçbir yetkili bu düşmanca, bu Türkiye’yi hedefe koyan dinlemelere siyasi bir karşılık vermedi, veremiyor. Hatta İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Dinleme olabilir, amma bunun kamuoyu tarafından bilinmesi normal değil” anlamında sözler söyleyebiliyor.
Bütün dünya Türkiye’nin bu kabullenmişliğini, ülkeyi yönetenlerin bu dinlemelere takılma ihtimali olan yolsuzluklar yüzünden olduğunu yazıyor, çiziyor, yabancı basın bu konuda yorumlar yapıyor.
Mesele Türkiye’yi itibarsızlaştırmak, elin oğlu bunu yapar, biz niye sahiplenelim ki diyeceğiz amma önümüzde onları haklı çıkartacak bir Wikileaks belgeleri var.
O belgelerde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın İsviçre’deki bankalarda beş ayrı hesapta 2 milyar doları olduğu iddiası mevcut. Suçlanan zat, “Bu bir iftiradır, mahkemede hesap soracağız” dedi, gelin görün ki ne mahkemeye başvuruldu, ne bankalardan böyle hesapların olup olmadığı resmî yazı ile sorularak kamuoyu aydınlatıldı!
İşte böyle bir Türkiye’yi devralan Davutoğlu’nun hâlâ yolsuzlukla mücadele edeceğiz, “Milletin hakkını yiyen kardeşimizin eli de olsa keseriz” lafları, ağzına aldığı halde yutamayacağı, tekrar aldığı yere iade edeceği lokmalar olarak gözüküyor...
Lafı bırakıp iş yapma zamanı.
İşte meydan, işte İsviçre, işte Deniz Feneri Almanya ayağı, işte sıfırlama tapeleri, işte ayakkabı kutuları, işte para dolu kasalar, işte MİT’in uyarıları, işte faturasız kol saatleri ve daha niceleri...
Konuşmayın, yapın.
Yapın da, yetimin hakkını koruduğunuz, güçlünün değil haklının ve Hakk’ın yanında olduğunuz için ellerinizden öpelim!.

Yazarın Diğer Yazıları