Davutoğlu çelişkili
Ahmet Davutoğlu PKK bildirisine imza atan akademisyenler için çelişkili konuşuyor. Diyor ki:
"Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Şubat'ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki o akademisyen (Esra Mungan) geçmişte başörtü yasağına da karşı çıkan bir isim. Onunla ilgili olumsuz kanaatim yok. Aksine özgürlükçü tutumunu duymuş olduğum bir isim. O parçalanmış bedenleri gördükten sonra hâlâ bir akademisyen o bildiriyi PKK'yı eleştirmeden okuyorsa, ben onunla ayrı bir düzlemde tartışır, mücadelemi veririm. Hukuki konu ayrıdır."
A. Davutoğlu'nun şu sözlerine katılıyorum:
"... bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım."
Bunda anlaştık.
Ama Boğaziçi Üniversitesi'nden PKK bildirisini imzalayan akademisyene sırf başörtüsü yasaklarına karşı çıkmasından dolayı hoşgörü gösterilmesini anlayamıyorum.
Tamam... Tutuklanmasınlar. Haklarında bir soruşturma varsa bir an önce tamamlansın... Suç isnat edilenler mahkemeye çıkarılsınlar ve "âdil muhakeme" sonunda, ister beraat, ister ceza, haklarında verilecek hükme razı olalım.
PKK ile savaşılırken sen PKK'yı savunan bir bildiri yayınla, Bunun adına "özgürlükçü düşünce" de! Mümkün mü?
Davutoğlu'nun kastettiği akademisyenin kocası Prof. Dr. Gençay Gürsoy'muş... Bu Gençay Gürsoy, en eski TİP'lilerden... En eski etnikçilerden... Müzmin imzacıdır. Bütün aykırı bildirilerde imzasını görebilirsiniz. PKK'nın gazetesinin de yazarıdır bu namlı Hoca... Kocasına bakarak elbette karısı hakkında bir hüküm veremeyiz; ancak aynı bildiriye imza attıklarına göre fikir ayrılıkları yok.
A. Davutoğlu, kusura bakmasın, çok sığ düşünüyor. "O parçalanmış bedenleri gördükten sonra hâlâ bir akademisyen o bildiriyi PKK'yı eleştirmeden okuyorsa, ben onunla ayrı bir düzlemde tartışır, mücadelemi veririm" demesi çelişkidir.
A. Davutoğlu'nun bu sözlerden, "Devleti 'katliamcı' diye itham edebilirsiniz ama keşke PKK'ya da en azından niye hendek kazdınız, deseydiniz" manası çıkıyor!
Çok ciddî bir durumla karşı karşıyayız.
Bir tarafta ayağından yaralandığı hâlde, birliğini bırakmayan ve sonra şehit düşen yüzbaşımız; "seni çok özledik" diye mektup yazan çocuklarına rağmen, gönüllü olarak yurt dışından Nusaybin'e vatan savunmasına koşan polisimiz ve daha yüzlercesi; diğer tarafta, cephe gerisinde, "fikir hürriyeti" adı altında PKK'ya moral veren, "Yürü aslanlarım, askere polise gününü gösterin!" der gibi PKK bildirisine imza atan bir güruh...
Hem onun, hem öbürünün yanında olunmaz!
Diğer imzacılar içeride değilken, üçü neden içerideler? Israrcı oldukları için atmışlar ama diğerlerinden de nedamet duyanını okumadık. 1128 bildirici ve onları savunmak için aynı bildiriye imza atacağını söyleyen 611 akademisyen hakkında soruşturma bir an önce sonuçlanıp mahkeme karşısına çıkarılmalıdırlar.
İmzacıların inine girilmelidir. İzmit Savcılığı imza merkezi olarak Boğaziçi Üniversitesi'ni gösteriyor. Bir örgütle karşı karşıya olabiliriz.