Davalar yok sayılmalı
“Ergenekon”, Balyoz, Casusluk ve benzerleri, olağanüstü davalardır ve daha önce yazdım, yok hükmünde sayılmalıdır.
“Ergenekon”da benim adım bir iki yerde geçer. İddianamede yazılanların neresini düzelteyim, bilemedim. İlgisiz yerlerde adım geçiyorsa, diğerleri farklı olamaz.
“Ergenekon” diyorsunuz, Balyoz diyorsunuz, Casusluk diyorsunuz, Odatv, daha başka ne var... Bir planın parçası... Bu planı kuran/kuranlar kim ise/iseler onların menfaatine söylüyorum; ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Bir daha böyle plan kurarken, muhtevayı dar tutacaksın ve müşahhas delillerin olacak! Delilleri sen icat etsen dahi, mahkûm ettirmek istediğin kişiyle bir yerden bağlantısını kuracaksın. Büyük ava çıkıldı ama balık, atılan ağa sığmadı!
İddianameler didik didik edilmiş ve çürütülmüştür. Böyle muhakeme olmaz, olamaz!
Yeniden mi muhakeme edilsinler yoksa dava Yargıtay Ceza Kurulu’nda mı görülsün?
Bir sürü hukukî mazeret bularak, kafa karıştırmayalım. Bu davaları tamamen yok sayacak bir yol bulunmalıdır. “Ergenekon”da 254, Balyoz’da 337 ve diğerlerinde çok sayıda insan ceza aldı; içeride ömür tüketiyorlar, dışarıda yakınları azap çekiyorlar.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, hukuksuzluğun önüne geçmek için çırpınıyor. Diğer tarafta başka hukukçular, Feyzioğlu’nun takip ettiği yolu hukuken sakıncalı görüyorlar, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nu işaret ediyorlar. Bu teklif Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’ndan. Kanadoğlu’nu destekleyenler de var. Hapistekiler ise, “Bizi celladımıza mı teslim edeceksiniz?” diye isyandalar. Balyoz Davası’nda gördük; verilen cezalar hemen hemen aynen tasdiklendi.
Feyzioğlu’nun teklifi akla yatkın ama yeni hâkimlerle yeniden görülecek davada, dosyalar yine tek yere, Yargıtay’a gidecek... Yeni mahkemede hâkimler değişiyor ama Yargıtay üyeleri değişmiyor.
Muhtemelen hesap şöyle: Yeniden muhâkeme yolu açılınca, önce uzun tutukluluk yüzünden tutuklular serbest kalacak... Yeni mahkemeler yük ağırlığı altında ezilecek (yüz binlerce, hatta milyonlarca sayfalık davalardan bahsediyoruz), davalar çok ilerilere sarkacak... Üç yıl, beş yıl, 10 yıl... Kim öle, kim kala! Zaman aşımı, af da hesaba katılınca davalar dümdüz yatar!
Sanki ortada bir suçlu varmış gibi düşünüyoruz. “Ergenekon”da, Balyoz’da diğerlerinde arasanız bir “suçlu” dahi bulamazsınız.
Bu davaların arasına KCK’yı da sıkıştırıyorlar; ancak, ilgisi yok. KCK, PKK’nın içindeki bir yapılanma... Her ne kadar AKP yönetimi PKK’yı meşrulaştırmak için elinden geleni yapıyorsa da, PKK tescilli bir terör örgütü... Belki uzun tutukluluk meselesi konuşulabilir; davaların yok sayılması değil!
Davalar bir hesaplaşmaydı. Hesaplaşanlar emellerine ulaştılar mı, dersiniz... Azap çektirerek ulaştılar! Görünen o ki, maşerî vicdan hesaplaşma davalarını şu yolla veya bu yolla yok hükmü noktasına getirecektir. Sonra bir başka hesaplaşma yaşanmayacağını söyleyemeyiz. Karşı hesaplaşmada, insanlar kendilerinin çektiği azabı başkasına reva görmezler inşallah. Bence Allah’a havale etsinler.