Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapmalıyız?
CHP ve MHP’nin çatı aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu göstermeleri özellikle CHP içinde sert tartışmalara yol açmıştır. Öncelikle CHP ve MHP daha iyi bir aday seçebilirler miydi sorusunu bir tarafa bırakarak (bence mümkündü) adayın gerçekten çatı aday olması için açıklamanın Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Bağımsız Türkiye Partisi liderleri ile birlikte yapılmasının çatının daha güçlü olmasına neden olacağını düşünüyorum.
Belirtilmesi gereken ikinci husus, siyasetin mümkün olanın sanatı olduğudur. Mümkün olanın sanatı çerçevesinde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi siyasal İslamcı Erdoğan ile yine siyasal İslamcı olduğu en azından önemli bir kesim tarafından düşünülen İhsanoğlu arasında değil, otoriter Başkanlık sistemi ile liberal parlamenter demokratik düzen arasında yapılacaktır. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı Erdoğan’ın otoriter başkanlık rejiminin temellerini oluşturmak için kullandığı bir basamaktan olmaktan öteye gitmeyecektir. Esasen bugün gelinen nokta bile demokrasi açısından büyük bir tehdidi içermektedir. Erdoğan, 1) parti-bürokrasisi, 2) parti basını, 3) parti yargısı (cemaat eli ile ve 17 Aralık sonrasında iflas etmiştir), 4) parti sermayesi, 5) parti sosyal yardımcılığı, 6) parti sendikacılığı, 7) parti üniversitesi, 8) parti Milli Eğitimi, 9) parti STÖ’leri, 10) parti polisi, 11) parti kamu diplomasisi diğer bir ifade ile psikolojik savaş mekanizması, 12) parti istihbaratı oluşturmuştur. Bugün içinden geçilen süreçte TSK’nın da parti zeminine çekilmesi süreci hızla işlemektedir.
17 Aralık sonrasında Başbakan Erdoğan bir anayasal darbe yaparak, anayasanın 138. Maddesini askıya almıştır. Artık Türkiye anayasanın Erdoğan’ın izin verdiği ölçüde uygulandığı bir ülkedir. Böyle bir ülkede lisede mezuniyet töreninde birinci olan Işıtan Önder, Gezi olaylarından bahsettiği için mezun olduğu halde disipline sevk edilmekte ve birinciliği elinden alınmaktadır. Derste “Berkin Elvan bugün öldü” diyen bir öğretim üyesi hakkında hükümet aleyhine konuşma yapmaktan soruşturma açılmaktadır. Bunlar da hafif olanlardır.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi sadece otoriter bir devlet yapısının değil, aynı zamanda federasyonun önünü açacaktır. Sünni-Alevi ayrışması daha da derinleşecektir. Erdoğan’ın otoriterliği Güneydoğu Anadolu’da geçerli olmayacaktır. Güneydoğu Anadolu PKK ve Öcalan’ın otoriterliğine teslim edilecektir. Bütün bu tespitler aslında yeni ve benzersiz değildir. Bu tespitler genel geçerli tespitlerdir.
İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı olması, 1) Erdoğan’ın 2002’de başlayan zafer serisine son verecektir. 2) Parlamenter demokrasi devam edecektir. 3) Muhalefet tarafından desteklenmenin psikolojik ortamı ile siyasal sistemde ve devlet yapısında denge sağlanacak Çankaya, AKP’nin noteri olmaktan çıkacaktır. 4) Sistem rahatlayacaktır.
E. İhsanoğlu’nun babası Atatürk muhalif mi idi bilmiyorum. En azından Sinan Meydan’ın makalesinden belgeleri ile Mehmet Akif’in Mısır’da Atatürk’ten Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini hazırlama görevini alarak, rahat bir ortamda ve muhtemelen Arapça konuşulan bir ortamda, uzmanlar ile konuşarak yapmak istediğinden kaynaklandığını öğrendikten sonra buna daha az ihtimal veriyorum. Ancak öyle ise de çocukların babaları ile yargılanmaması gerektiğine inanıyorum. Bunun dışında İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığının Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından daha zararlı olacağını gösteren belge ve bilgiler var ise görüşlerimi değiştirmeye hazırım. İkinci ihtimal de İhsanoğlu dışında kazanma ihtimali daha fazla olan bir adayın çıkmasıdır. Bu durumda o adayı desteklemeye hazırım. Yoksa ben tercihimi otoriter Başkanlık sistemi ile parlamenter demokratik düzen arasında liberal parlamenter demokrasiden yana yapacağım.