Çözüm belli: Milli siyaset ekibi kurmak!
Ahmet Davutoğlu, “Biz Brüksel’de Avrupalı gibi konuşuruz. Orta Doğu’ya gittiğimizde, Bağdat, Şam, Kudüs’e gittiğimizde bir Orta Doğulu Müslüman olarak, bir Orta Doğulu olarak bu kadim kültürden konuşuruz. Taşkent’e, Semerkant’a, Buhara’ya, Aşkabat’a, Bakü’ye gittiğimizde bir Türk olarak konuşuruz. Balkanlara gittiğimizde, Üsküp’te veya Saraybosna’da bir evladı fatihan olarak konuşuruz. Herkesle gönül diliyle konuşmayı biliriz biz” dedi.
Zaten mesele de bu ya!
Hani bazı politikacıların “Biz helva demesini de biliriz, halva demesini de..” diye halkı uyutma becerisinin tam ifadesi olan bir lafı vardır ya Davutoğlu’nun yaklaşımı da böyle... Türkiye’de geniş kitleleri bu tutumla ikna ettiğiniz belli de Avrupalıları, Arapları ve Türk Dünyası’nı kandırabilir misiniz?
Türkiye gibi bir coğrafyada devleti yönetenler; çok yönlü dış politika takip edebilir ama milletin kimliği bukalemun gibi değişken değildir. Sonuçta ne Avrupa’ya alınırsınız, ne Araplara kendinizi beğendirebilirsiniz... Balkanlara evladı fatihan söylemiyle giderseniz, oradaki Müslümanların ve Türklerin daha fazla dışlanmasına sebep olursunuz. Çünkü bulundukları hemen her yerde azınlık durumundadırlar! Türklük ise sadece Türk Cumhuriyetleri’ne gidince aklınıza geliyorsa, bu, karşınızdakileri yani Türk Cumhuriyetleri yöneticilerini aptal yerine koymak olmaz mı? Siz Türkiye’de Türk kimliğini Anayasal düzlemde ortadan kaldırmaya çalışan bir hareketin genel başkanlığına atanmış bir kişi değil misiniz ki Türklere Türklük taslıyorsunuz!
***
Davutoğlu ayrıca “Yeni hükümet kurulduğunda yaptığımız ilk iş, daha güvenoyu almadan yaptığım ilk toplantı, çözüm süreci mekanizmasını oluşturma toplantısı oldu. 1 Ekim’de de Başbakanlık kararnamesiyle çözüm süreci mekanizmasını ortaya koyduk. Peki cevap ne oldu? 6-7 Ekim’de eşkıyalıklarını zirveye çıkardılar. Biz bunlara sessiz mi kalacağız!” diye sordu!
Devlet Bahçeli de birkaç soru sordu: “Teröristbaşının, 15 Ağustos 2009 tarihinde hazırladığı 156 sayfalık sözde yol haritasıyla ihanet sürecinin bağ ve bağlantısı var mıdır? Erdoğan ve Davutoğlu, Öcalan canisinin yabancı servisler tarafından eline tutuşturulan kanlı planlarına, ‘çözüm’ mü demektedir? Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu, birileri sizi tehdit mi ediyor? Bilmediğimiz açıklarınız var da kullanılıyor, şantaj altında mı tutuluyorsunuz?”
İlginç! Basında sadece AKP iktidarının değil, CHP ve MHP’yi yönetenlerin de tehdit veya şantajla etkisiz hale getirildiklerine dair epey yorum çıktı. “Kaset çalışmaları” bu yorumları ciddiye almayı gerektiriyor. Yoksa ne AKP 3 Kasım 2002’de iktidara gelebilir, ne sıkıştığı her an CHP veya MHP’den yardım alabilir, ne Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı olabilirdi.
AKP’nin Türkiye’yi bölünme sürecine taşımasına katkıda bulunduktan sonra efelik yapmak artık inandırıcı olmuyor!
***
AKP ve MHP’de yaprak kıpırdamıyor ama Emine Ülker Tarhan’ın istifası ile birlikte CHP’den bir hareket doğabilir. CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan, Ümit Kocasakal, Metin Feyzioğlu, Tuncay Özkan, Umut Oran, Birgül Ayman Güler gibi kişilerin, bir araya gelip, partinin yanlışlarını, yönetimin vahim hatalarını tartışması gerektiğini savunarak, “Bu kişilerle görüşeceğim. CHP içinde bütün yolların tükendiğini, bu insanları yan yana getirme imkânının olmadığını görürsem, gereğini yapacağım” dedi.
Aslında tartışacak bir şey yok! Her şey ortada. Çözüm de Batum’un sözlerinde var: Bu insanları ve daha fazlasını bir araya getirmek...
Mesele, Ümit Kocasakal’ın İstanbul Barosu Başkanı olarak ortaya koyduğu ilkeli, kararlı tutum gibi milli siyaset yapabilecek bir ekip oluşturabilmekte.
Şimdi değilse, ne zaman?