Çocuk ve Kadına Şiddet
İntihar, cinayet, şiddet, boşanma ve taciz vakalarındaki artışlar alarm verecek boyutlara ulaşmıştır. Uyuşturucu kullanımı, alkol tüketimi, duygusuzluk, şuursuzluk ve vicdansızlık gemiyi azıya almıştır. Yaşlıya, kadına ve çocuğa şiddetteki artış toplumsal yapıyı tehdit eder hale gelmiştir. Ülkenin gerçek sorunları aslında bunlardır. Ancak bu sorunlar siyasi çekişmeler, terör tartışmaları, maişet kavgaları arasında kaybolup gitmektedir.
Hamile çocuklar!
Son zamanlarda hamile çocuklardan çok sık bahsedilir olmuştur. Aslında hamile çocuklar büyük ve çok yönlü sorunların dışı yansıyan yüzüdür. Sorun yalnız hamile çocuklarla ilgili de değildir. Türkiye'de her şeyin görünenden çok görünmeyeni, resmiden daha çok gayri resmisi vardır. Ekonomiden evlenmeye, cinayetten intihara, boşanmadan tacize kayıt dışılık Türkiye'de her yeri sarmıştır.
Yalnız başına istisnai bir olay gibi muamele gören11 yaşındaki kız çocuğunun sekiz aylık hamile olduğu ya da 13 yaşındaki kız çocuğuna düğün yapıldığı, kuzeniyle evlendirilen 15 yaşındaki kız çocuğu, evden kaçıp polise sığındığı, 12 yaşında evlendirilen kız çocuğunun sezeryanla doğum yaptığı haberleri bir hastaneye 5 aylık süreçte başvuran hastaların arasında yaşları 18'in altında 115 çocuğun hamile olduğu tespitiyle yeni bir anlam kazanmıştır.
Bu kayıtların ilgili güvenlik birimlerine bildirilmediği de ortaya çıkmıştır. Medyada 18 yaş altı gebelik ve eksik bildirim konusu "Türkiye'yi Sarsacak Utanç Listesi" olarak takdim edilmişti. Konu Türkiye genelinde düşünüldüğünde durumun vahameti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Kadına şiddet!
Bu sorunla bağlantılı olarak kadına şiddet Türkiye'nin kanayan en büyük yarasıdır. Bir büyük kentte yüz bin aile üzerinde yapılan bir araştırmada en yaygın sorun olarak, kadına şiddet ve uyuşturucu kullanımının çıktığı açıklanmıştı.
Öyle ki şiddet her yerdedir. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun aile içi şiddetle ilgili olarak yaptığı bir çalışmada her 100 ailenin 34'ünde kadına yönelik fiziksel şiddet ve % 53'ünde de Fiziksel şiddetin var olduğunu ortaya çıkarmıştır. Türkiye genelinde 56 ilden 1800 evli kadınla yapılmış çalışmada; eşinden en az bir kez fiziksel şiddet gören kadınların oranı % 35 olarak saptanmıştır.
Biraz haksızlık olacak ama Türkiye'de aile ortamları adeta savaş ortamına dönüşmüştür. Bunu görmek ona göre rehabilite edici tedbirleri almak gerekir.
Günlük bir gazete ya da televizyonlarda şu tür haberler rutin halini almıştır: Karısını uykudan uyandırarak ağzını bağlayan koca, tekme, yumruk ve sopayla darp ettiği karısını bıçakladıktan sonra pompalı tüfekle vurdu. Yoğun bakımda yaşam savaşı veren genç kadının tedavisinin devamı için bebeğinin alınması gerekiyor. Gözaltına alınan Koca tutuklandı.
Uyuşturucu kullanımı!
Çocuğa ve kadına şiddetin sıradanlaştığı yerlerde alkol ve uyuşturucu madde kullanımı da sıradanlaşmış demektir. Nitekim Birleşmiş Milletler'in son paylaştığı verilere göre uyuşturucu madde bağımlılarının sayısı dünyada 29 milyona ulaşmıştır. Türkiye'de ise son 6 yılda uyuşturucu kullanımı 17 kat artmıştır. Sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde ise Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır.
Bu sonuçlara dayalı olarak son zamanlarda çalmak, yaralamak, dilenmek, sebepsizce yanından geçen kadına tekme savurmak, kedi öldürmek, şortla geziyor diye taciz etmek vakaları da arttı. Bu tür kriminal vakalar ülkenin halini gösterdiği kadar ülkede uyuşturucu madde kullanımında da ciddi bir artış olduğunu göstermektedir.
İşin ilginç yanı da bu ve benzeri sorunların ayak ya da kafa kırmakla çözümleneceğine inanan yöneticiler de hala bu ülkede var olmasıdır.
Sorun kültürel, ekonomik ve sosyolojiktir. Çözümde bu faktörlerin iyileştirilmesiyle doğrudan ilgilidir.