Çocuk katilleri asıl kimler?!
Bir anne-baba feryat ediyor: “Oğlumuzu istiyoruz.” Diyarbakır’da, PKK 14 yaşındaki Sinan’ı dağa kaldırmış. Eğitecek, eline silâh verip “cephe”ye sürecek...
Her yerden feryat yükseliyor.
Kiminin oğlu, kiminin kızı, kiminin hem oğlu hem kızı PKK’lıların tuzağına düşmüş.
Kimi Sinan’ın anne-babası gibi çadır kurup sesini duyurmak istiyor, kimi silâhını çekip belediye başkanını vuruyor, “Oğlumu da, kızımı da siz gönderdiniz, siz getirin.” diyor. Kızıltepe Belediye Başkanı bu yüzden ayaklarından vuruldu. Belediye Başkanı şikâyetçi olmadı. Niye? Suçunu bildiği için olmasın!
“Pikniğe gidiyoruz.” adı altında ortaokul, lise çağındaki çocuklar toplanıyor, sonra PKK militanlarına teslim ediliyor.
Bu hareket büyük bir savaş hazırlığını gösterir. Muhtemelen şimdilik Suriye’de kurulan kantonları koruyabilmek için adama ihtiyaç fazla... Hemen buralara sevk edeceklerdir.
Sinan’ın annesini dinledim:
“Oğlumun iki köpeği vardı havlamaz oldu, kuşu vardı ötmez oldu.”
Anne-babayı dinlerken insan burkuluyor, üzülüyor, şaşırıyor... Ne diyeceğini, ne düşüneceğini bilemiyor.
Başbakan çocuk katilleri için, “Keşke idam cezası verebilseydik... Ama ağırlaştırılmış ceza için arkadaşlara talimat verdim.” diyor.
14-15 yaşlarındaki çocukları dağa kaldıran PKK’nın Mert’in, Gizem’in katillerinden farkı var mı?
Başbakan, Kandil’in hatırına, Abdullah Öcalan’ın hatırına Diyarbakırlı ailenin, Kızıltepeli babanın feryatlarını duymuyor, o kadar sessiz çığlık var ki, bir başbakanın hissetmesi gerekmez mi?
Niyet hâlis olmayınca ne duyar, ne hisseder insan!
Sinan’ın annesinin şu sözleri PKK’yla masaya oturanları, İmralı’yı, Kandil’i ortak tutan yöneticileri düşündürmelidir:
“Benim çadırım inşallah barış çadırı olur. Türkiye’ye gerçek barış gelir. Benim Sinan’ım bu barışa vesile olur inşallah. Allah ve Peygamber aşkına ben oğlumu istiyorum. 9 gündür burada aç ve susuz hâlde perişan olduk. Evimi yıkmaya, oğlumu benden almaya ne hakları vardı. Benim oğlum daha küçük, küçücük. Günlerdir buradan haykırıyorum ne devletten ne de PKK’dan kimse bir şey söylemiyor.”
Babanın can alıcı sorusu:
“Biz herkesten çok barış istiyoruz ama barış yapılırken 14 yaşındaki çocukları götürenlere devlet neden bir şey demiyor?”
Hani silâhlar susmuştu?..
Yol kesiliyor, askerler alınıp götürülüyor.
Sonra yalvar yakar PKK/BDP/HDP milletvekilleri, belediye başkanları devreye sokuluyor: “Aman askerleri, kaçırdıklarını getirsinler, yoksa Anadolu’ya derdimizi anlatamayız, uyanırlar.”
Aynen söylenen budur.
Güneydoğu PKK’ya teslim edildi. Belediye, dağa yemek götürüyor araç tahsis ediyor, militan topluyor, haraç toplanması için aracılık ediyor; mahallî bir dille konuşmayana ne aş, ne ekmek veriliyor!
PKK, AKP ile birlikte “ülke”yi yönetiyor!
Bugün Hıdırellez... Bahar bayramı... Bir gün olsun yüzümüz gülmeyecek mi?