Çığlık çığlığa
İster dublajlı, ister doğal seslendirme yapılsın dizilerdeki konuşmalar artık duyulmuyor. Efektler desibel yasağını deldi, herşeyin önüne geçti. Seslendirmeyi yönetenlere ne oldu? Hepsi birden mi çıldırdı? Okur mesajları isyan halide. Ben bile sadece fon müziğini duyar hale geldim. Aklı başında biri çıkıp bu saçmalığın gerekçesini açıklamalı. Hani, iş evlendirme programlarındaki biplemelere benzemiyor.
Bu hastalığın reklamlara da bulaştığını farkediyorum. Güneş gözlüklü bir bayanın aynı pozunu bir kaç kare halinde izliyoruz. Ağzı açılıp kapanıyor. İşitilen sadece 2 kelime; "bilmem ne tur". Bu sizce paralı reklam mı? Bir bankanınkini de atlamayalım. Bir sürü gencin suratıyla akapella yapılıyor, sırf gürültü. Bu zırvalıkların arasında bir tek istisna var, cips reklamı. Hani şu telefon operatörü kıza, "Şimdi biraz da sen bekle" denen. Galiba bunun başarısı taklitlerini çoğalttı. Ama kötü kopyalar! Eskiden sadece keçi meeelemesi vardı. Şimdilerde insan böğürmeleri ön planda. Gürültü çıkararak reklam yapmayı anlayamıyorum. Bunları kim hazırlıyor? "Yayınlanır onayı"nı kim veriyor?
Program tanıtımlarını da atlamayalım. Bunların çoğunluğu felaket. En son örneği, NTV'den vereceğim. "Hayat Yeniden" korku filmi fragmanı gibi. Anladığım kadarıyla sağlık programı. Hastane ve ameliyathane çekimleri sinir bozucu. Kimi belgesellerdeki vahşet sahnelerini hatırlatıyor. Televizyonların A'dan Z'ye otokontrol ihtiyacı olduğu inkar edilemez hale geldi.
***
Yeni moda
Referandum tartışmalarına bir başka akım eklendi. Şimdi de futbolumuzu yönetenleri izliyoruz. Anonslarda gerçekten sevindim. Sonra baktım hayatında spor bile yapmamış adamlar sorgucu rolünde. Maaşallah tosunların en az 40 kilo fazlası var. Belli ki tuvalete bile özel şoförlü araçla gidiyorlar. TFF Başkanı, Gençlik ve Spor Bakanı ile Kulüpler Birliği Başkanı'nın 'sanık sandalyesi'ne oturtulacağını zannedenler hayal kırıklığı yaşadılar. Yöneltilenler arasında bir tek çarpıcı soru var mıydı? "Yağlama-yıkama"dan oluşuyordu. Gazeteciliğin en önemli kuralını hatırlatayım: 'Ses getirmeyecek işe bulaşmayacaksın'
Konuklar için değerlendirme yaparsam, dikkatimi çeken Spor Bakanı oldu. Çağatay Kılıç, ayküsü yüksek biri. Karşısındakilere laf bırakmadı. Sazı eline aldı ve oturumu tek başına yöneltti. Doğrusu sadece onu beğendim.
---
Fikret Orman'ın basın toplantısına ayrı bölüm açacağım. Tasarrufu ön planda tutan transferler yapmakta. Bu defa 'Bir alana bir bedava'lara başladı. Ersan Gülüm ve Demba Ba'nın yuvaya dönüşü ortada. Adına şarkı yazılan Demba Ba'nın Mart'tan sonra bile olsa kulübede gözükmesi moral unsurudur. Daha İstanbul'a ayak basar basmaz Cenk'e doping yaptı. Ersan'ın takıma girişi için fazla beklenmeyecek. 'Çaylar şirketten' der gibi 'Paralar kimden?'. Orman dönemi hiçbir şey yapmasa "UEFA'nın karalistesi"nden çıkarttı.
---
90'A'da Kemal Belgin konuşuyor; "Maç 3-0 olmuş, sen de golünü atmışsın. Niye sarı kart görüyorsun?". Sözünü ettiği Cenk. Belli ki Belgin, Beşiktaş-Konya maçını izlememiş. Cenk sarı kartı gördüğünde ilk yarının ortalarıydı. Gol falan da atamamıştı. Benzeşen hatayı Hıncal Uluç da yaptı. Onun Karabük-Galatasaray müsabakasını seyrettiğinden şüpheliyim. Çünkü, Sneijder'in bu maçta oynayıp oynamadığına bir türlü karar veremedi.
Bir de sorum var? "Güven Taner nerede?" Yoksa yerine Erol Kaynar mı getirildi. Doğruysa sebep?
***
*Tebrikler: Ekrana düşen haberler içinde birini çok sevdim. Giresun'da sokak köpeğini montuyla örten adamı izledim. Yiyecek verdiği hayvanın titremekte olduğunu farkedince sırtındakini çıkarıp üstüne örttü. Bunu yapan Bülent Kalpakçıoğlu isimli temizlik işçisi. Durumu öğrenen Belediye Başkanı Kerem Aksu'nun işçisini altın ve yeni bir montla ödüllendirmesi ayrı bir güzellikti. Türkiye'de böylesi insanların bulunması moralleri yükseltiyor.