CHP’de neler dönüyor?
Ergün Gedek’in hazırladığı ve Aydınlık Yayınları tarafından 2012 yılında yayınlanan “Kâşif Kozinoğlu’nun Mezara Götürmediği Sırlar” kitabında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alman gizli servisi ile görüştüğü iddia edilmektedir.
Kozinoğlu ailesi de kitaptan önce, Aydınlık gazetesinde dizi olarak yayımlanan notların Kozinoğlu tarafından “savunmasının hazırlanmasında kullanılması için avukatlarına verilmek üzere yazıldığını, ancak Silivri Cezaevi’nden çalındığını” iddia ederek Aydınlık gazetesine dava açmıştı.
Kozinoğlu’nun el yazmalarında, o zaman CHP grup başkan vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alman gizli servisi ile görüştüğü, kendisine Erdoğan ve Gülen grubu hakkında bilgi verildiği ifade edilmektedir. Ayrıca Alman gizli servisinin kendi ağzından, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasını desteklediği de bir iddia olarak yer almaktadır. Ne yazık ki bugüne kadar bu iddialar Kılıçdaroğlu tarafından tekzip edilmemiştir.
Son dört gündür, Takvim ve Sabah gazetelerinde, Kozinoğlu’nun el yazısındaki iddialara benzer iddialar öne sürülüyor.
Bu gazetelerde özet olarak, Kılıçdaroğlu’nun 2008’de Almanya Federal İstihbarat Teşkilatı’nda görevli ajanlarla Almanya’da buluştuğu, randevuyu Ali Kılıç’ın sağladığı, Kılıçdaroğlu’nun 2009’un Mayıs ayında Gürsel Tekin’i de Almanya’ya gönderdiği, Tekin’in Ali Kılıç aracılığıyla Frankfurt’taki Kempinski Oteli’nin lobisinde Alman ajanlarıyla bir araya geldiği iddiaları yer alıyor. Ayrıca gazeteye göre, Alman istihbaratı Tekin’e, ellerinde Deniz Baykal’la ilgili bir video kaydının bulunduğunu da söylüyor.
Söz konusu iddialar arasında, Baykal’la ilgili ‘kayıt’ın daha sonra Ali Kılıç aracılığıyla Ankara’ya gönderildiği de yer alıyor. Yine Takvim gazetesi, her halde iddialarına destek niteliğinde, Gürsel Tekin ile Alman ajanları arasındaki konuşmaları da yayınladı.
Bu iddialar, aksi ispat edilinceye kadar, bir mahkeme kararı veya bir durdurma kararı alınıncaya kadar, kamuoyu vicdanını rahatsız edecektir. Parti tabanında tereddütlere yol açacak ve zihinlerde soru işareti yaratacaktır. Elbette sonuçta parti zarar görecektir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kamuoyunu ikna edecek bir açıklama yapması gerekiyor. Takvim ve Sabah taraflı gazetelerdir. Bunlara bizim taban inanmaz. Bunları muhatap alırsak, iddialar daha da şumüllenir, şeklinde bir yaklaşım içinde olması halinde, söz konusu soru işaretleri daha da artabilir.
Kaldı ki yalnızca bu gazeteler değil, birçok gazetede birçok köşe yazarı da bu konuyu gündeme getirdi. Önemli olan bu iddiaları, herkesi tatmin edecek şekilde yalanlamaktır. Yine bu kayıtları aldığı öne sürülen Tekin’in de açıkça “Ben Alman ajanları ile bir araya gelmedim ve görüşmedim, Baykal’ın görüntülerinin olduğu CD’nin pazarlığını yapmadım” demesi gerekir. Gazetelere hakaret yağdırmak, kamuoyu tarafından, konuyu geçiştirmek olarak algılanır. Dahası, Başbakan Erdoğan’ın “Bu komployu yapanları siz kendi içinizde arayın’’şeklindeki iddiası önem kazanır.
Baykal konusu, Türkiye açısından ve CHP’nin geleceği açısından önemlidir. Kamuoyu Baykal’a haksızlık yapıldığına ve komplo kurulduğuna inanıyor. Bugün bile, her zaman partiyi ayakta tutmuş birçok siyasetçi, Baykal’ın istifası ile kendi isteği veya Kılıçdaroğlu ekibinin kararı ile partiden uzak tutulmaktadır.
Baykal’a yapılan komployu;
1) Cemaate yüklemek pek olası görünmüyor. Çünkü paralel devlet diye bazı polislerin tutuklanmasından sonra tutuklananlara Baykal’la ilgili hiçbir bir iddia yüklenmedi.
2) Hükümet bugüne kadar konuyu ciddi boyutlarda ele almadı. “CHP’nin zayıflamasına yol açıyor” diye kulak ardı ediyor olabilir.
3) Alman ajanlarının ve parti içi kadroların ortak yaptığına dair iddialar konusunda ise Kılıçdaroğlu, parti içinde ciddi araştırmaların önünü açmalı ve gerek parti tabanı gerek kamuoyu önünde, bu iddiaların geçersiz olduğunu ispatlamalıdır.