CHP-AKP baskıyı ispat davası
Ak Parti Cephesi, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı "Adalet Yürüyüşü" karşısında ne yapacağını bilemiyor.
K. Kılıçdaroğlu'nun, referandumdan beri sürdürdüğü taktiği tuttu... Ağır tenkitlere karşı, yumuşak ve temkinli; saldırıdan, ötekileştirmekten kaçınıyor. Kendi yardımcısı, 25 yıl hapis cezasına çarptırıldığı hâlde, öfkesine hâkim.
Anayasa Mahkemesi'nin, MİT TIR'larıyla ilgili Cumhuriyet gazetesi yöneticileri Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği karar ortadayken, aynı davadan Enis Berberoğlu'nun ceza almasının mantıkî hiçbir izahı yok.
Halk, politikacıların ağır sözlerinden, ortalığı germelerinden çok rahatsız. Saray'ın bunu fark etmemesi, habire kılıç sallaması düşündürücü. Herhâlde başka üslûp bilmediği için kırıcı, ötekileştirici, yanında yer almayanları düşman görme tavrını devam ettiriyor.
K. Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısını yol üzeri yapması bir dönüm noktası... Toplantıda CHP'nin hiçbir işareti yoktu. "Türkiye'nin grup toplantısı" gibiydi. Konuşmaların muhatabı doğrudan Saray'dı. Konuşmayı dinleyince ortalık fena kızışacak, dedim.
K. Kılıçdaroğlu, R. T. Erdoğan'ı diktatörlükle itham etti:
"Adaletin olmadığı bir yerde devlet yoktur. Bize doğuştan gelen haklarımızı, anayasal haklarımızı lütuf olarak sunmaya çalışanlar var. 'Efendim yürüyorsunuz, lütfediyoruz biz size'. Bunu tarihte firavunlar söylerdi, günümüzde de diktatörler söylüyor. İnsan olarak doğuştan haklarım vardır. Demokratik bir ülkede yaşıyorum, anayasal haklarım vardır. Ben, bir insan olarak adaleti savunacağım ve hep adaletten yana olacağım. Birisi, benim haklarımı bana lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum. 'Sen, diktatörsün' diyorum."
Mutlak cevap bekleyen bu itham karşısında, R. T. Erdoğan, akşam iftar seansında suskun kaldı, bu beni şaşırttı.
R. T. Erdoğan, CHP Genel Başkanı "Adalet Yürüyüşü"ne başladığında, hâkimlere talimat verilmesinin suç olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 138. maddesini hatırlatmıştı.
K. Kılıçdaroğlu, asıl hükûmet edenlerin talimat verdiğini söyledi:
"Bana 138'inci maddeyi hatırlatan beyefendiye bir çağrı yapıyorum. Senin hükümetinin mahkemelere genelge gönderdiğini, talimat verdiğini ben ispat edersem görevinden onurlu ve namuslu bir insan gibi istifa edecek misin? Ben de şu sözü veriyorum. Ben ispat edemezsem siyaseti bırakacağım."
Bu ağır ithama karşı R. T. Erdoğan'ın cevabı demagojik:
"Oradan da bir ifade kullanıyor. Cumhurbaşkanının yargıya talimat verdiği ile alakalı. İstifaya çağırıyor. 'Olmazsa ben istifa ederim' diyor... Senin bu ilk değil ki. Sen bugüne kadar kaç kere bu şeyleri söyledin. Senin bu yalan makinesi olduğunu bu ülkede bilmeyen kalmadı. Böyle bir şeyi ispata davet ediyor. Sen bir defa kendini bu ülkede ne olduğunu millete kabul ettirmişsin. Millet, seni çok iyi biliyor, tanıyor. Biliyor ki hiçbir sözünde durmaz. İspata yönelik bir şeyin varsa hukukta şöyle bir şey var; Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir. İddianı ispat et."
Ak Parti'nin genel başkanının bu sözü üzerine, müddei (iddia eden) CHP, dün iddiasını ortaya koydu, belgeleri sıraladı.
Ortalık kızışıyor.