Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Cezalandırmak devletin görevidir

Kanun Hükmünde Kararname ile darbecilere karşı şöyle bir madde yayınlandı; "Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin" hiçbir hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmayacağı belirtiliyor.

Bu durum; 15 Temmuz'da gerçekleştiği iddia edilen linç olayları ya da benzer başka olayları kapsadığını, ancak "diğer terör olayları" kavramının "son derece tehlikeli olduğunu" ve "sivil linç eylemini tamamen ceza hukuku kapsamından çıkarmak ve meşru kılmak riski taşıdığı" açıktır.

Daha önce de çözüm sürecinde yer alan kişilerin "eylem ve kararlarıyla ilgili olarak hukuki, idari ve cezayı işlem yapılamaz" diye bir madde kabul edilmişti.

Bundan tam otuz beş yıl önce darbeciler de 1982 Anayasasına, geçici 15'inci maddeyle şöyle bir hüküm koymuştu; "12 Eylül rejiminin Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin eylemleri ve aldığı kararlar nedeniyle haklarında hukuki, idari, cezai işlem yapılamaz".

Yıllar sonra bu madde kaldırıldı ve yargılama yapılabildi.

Bu düzenlemenin ne anlama geldiğini hukuk devleti, kanun devleti ve ihkak-ı hak kavramları bağlamında ancak anlaşılabilir.

Hukuk devleti, kanun devleti!

Türkiye Cumhuriyeti anayasası itibariyle bir hukuk devletidir. Hukuk devleti, vatandaşa karşı giriştiği her fiilde hukukun ilkelerine uymayı her şeyin üstünde tutan devlettir. Hukuk kurallarına uymayan bireye yaptırım yapma gücü ve hakkı devlete aittir. Aynı şekilde devletin de hukuk içinde kalması yine devlet kurumları tarafından denetlenir.

Devletin olduğu, hukukun işlediği, kanunların geçerli olduğu yerde vatandaşın görevi yasalara uymaktır. Yasaları uygulamak ise devlet olmanın ilk şartıdır. Hiç kimse hukuk devletinde "devlet demek, kanun demek ben demektir" diyemez! Kimse durumdan vazife çıkararak devletin görevlerini üstlenemez.

Demokrasilerde ne yönetenlerin ne de yönetilenlerin böyle bir hakkı vardır!

Hukuk devletinin aksine, yasa devletinde en üstün değer devlettir. Devlet hem hukukun yapıcısı, hem kaynağı hem de koruyucusudur.

Yasalar toplumun temsilcileri tarafından yapılır ama kimse devletin koyduğu çerçevenin dışına çıkamaz. Bu anlamda yasa devletinde yasaların amacı özgürleştirmek, temel hak ve özgürlükleri genişletmek değil devlete sorgulanamayan bir kutsallık atfetmek devlet otoritesini bu kutsallık üzerinden topluma egemen kılmaktır. Bununla birlikte, yasa devletinde doğal hukuk ve toplumsal rıza yerine geçen şey, yöneticilerin buyruklarıdır.

İhkak-ı hak ya da linç!

Kişinin hakkını adli makamlara başvurmadan kendiliğinden kişi veya eşya üzerinde zor ve kuvvet kullanarak almasına ihkak-ı hak denir.

Devletin ve yasaların olduğu yerde yaptırım gücü devlete aittir, bunun aksi savunulamaz. Hukuk devletinde cezayı yasalar tanımlar, yargıyla görevli olanlar da uygular. Meşru güvenlik güçleri yasaları çiğneyenlere karşı güce başvurur ve zor kullanır.

Bireylerin kendi hukukunu kendilerinin gerçekleştirmesi ya da cezayı kendi elleriyle vermeye kalkışması yani ihkak-ı hak yapması zorunlu olarak linci meşrulaştırır.

Kişiler yasaları uygulamaya, adaleti kendi elleriyle gerçekleştirmeye kalkışırlarsa yargısız infaz yapmış olurlar.

Hukuk devletinde vatandaşların darbe girişimini bastırma, terörist eylemleri engelleme gibi bir görevleri yoktur. Bu görev devletin meşru güçlerinindir.

İster darbeyle ilgili olsun, isterse çözüm süreciyle ilgili olsun kimsenin suç işleme özgürlüğü olamaz!

Bu KHK, 2019 seçimlerinin sonucunda başlayacak yeni dönemde Cumhurbaşkanına verilen kanun çıkarma yetkisinin nasıl kullanılacağını da göstermiş oluyor.

Hukuk devleti olamayan Türkiye'nin bir anda kararname devletine nasıl dönüşeceğini herkesle birlikte Bahçeli de görecektir!

Eseriyle de gurur (!) duyacaktır!

Yazarın Diğer Yazıları