Cesur savcı gerek!
17 ve 25 Aralık büyük yolsuzluk operasyonlarının kararı, birkaç savcının iki dudağı arasına bırakılamaz, “Kapattım, bitti.” denilmesine izin verilemez. CHP ve MHP yolsuzlukları ara ara hatırlatıyorlar ama yetmez. Hâdise inanılmaz cesâmette... Sokakta demokratik hakların kullanılması gerekiyorsa kullanılmalıdır. Bütün gelişmiş ülkelerde böyle...
Ahmet Davutoğlu, sözüm ona “hoşgörü” için Ermeni kontenjanı kullanıp Etyen’i başdanışman yaptı. Bir zaman onu ve onun gibilerini el üstünde tutan bir grup için şu mealde yazmış, ayrıca “yetkili” kişilerin yüzlerine de söylemiştim: “Kişiliksiz entellere, inançsızlara bu kadar yüz veriyorsunuz, lâyık olmadıkları iltifatlarda bulunuyorsunuz ama bilin ki sel gidecek kum kalacak...” Nitekim öyle oldu.
Etyen, en sıkışık zamanlarında, Hüseyin gibi çekti gitti.
O grup yeni bir gazete çıkardı; bir adama köşe verdiler. O adam ki haklarında demediğini bırakmamış, hatta hocalarını tezyif etmişti. Demek ki birileri, birilerini kucaklamak için “çatışma” ve “küfür” ü esas alıyorlar. Etyen’in yine iyi kötü “kalem” i var; hocayı tezyif edince başa çıkarılanın “kalem”i de yok. O da gidecektir!
Misyon yüklenenler, çok dikkati olmalıdırlar. Yanlarında yer alanları aldatamazlar. “İnanan” kesim, mevkutelerinde yazanların hepsini “kendilerinden” sayıyorlar ve yazdıklarının her satırını “düstur” kabul ediyorlar.
Kucak açanları zor zamanlarında terk edip “güçlü” ye yanaşan Etyen bile, “İslami kesimin en az yarısı yolsuzlukların olduğunu düşünüyor ve bundan hoşlanmıyor, bundan rahatsız. Bu AK Parti’ye yakışmıyor, diyor.” demiştir. (İrfan Bozan, Aljazeera Türk, 14 Kasım 2014).
Eğer yolsuzluklar örtülebilecek olsaydı, Etyen, muhtemelen kendisinin TESEV’de yaptığı anket bilgilerini paylaşmazdı. Makamı kapmış Etyen bunu söylemek durumundaysa, işin vahametini varın siz hesap edin.
AKP’nin 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarında adları geçince istifa ettirilen bakanları hakkında TBMM’de kurulan soruşturma komisyonunda dinlenen isimlerin anlattıklarını okuyunca, hayretten hayrete düşüyoruz. İşte akılları durduran bir haber daha:
“Bakan Zafer Çağlayan’ın danışmanı Mehmet Sarı, Rıza Sarraf’ın kuryeyle gönderdiği 352 bin TL’nin AKP’nin Mersin’de 12 Haziran 2013’te düzenlediği ’Söz verdik yaptık, yapıyoruz’başlıklı etkinliğine sponsorluk ücreti olduğunu söyledi. Sarraf’ın sponsorluğunda AKP’nin 2 yılda yaptığı çalışmalar için billboard kiralanmış, tanıtım filmleri hazırlanmış, basına ilân verilmiş, özel olarak hazırlanan 100 bin adet 4 sayfalık gazete dağıtılmış. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in ’resmi değil’dediği Sarraf için Çin’deki firmalara verdiği referans mektubunun da, İçişleri Bakanlığı’nda bizzat Güler’in o dönemki danışmanı Abdullah Erin tarafından yazıldığı ortaya çıktı.”
Her şey bir tarafa bu iddiaların peşine düşülmez mi?
“Saraydaki Zat” ın neden bu Tebrizli genç için “hayırsever iş adamı” dediğini daha iyi anlıyoruz. Hâlbuki bu gençle hayat tarzları taban tabana zıt. Şu anda ortaya çıkan “sponsorluk” un biri sadece. Araştırılsın, trilyonların nasıl partiye ve birilerinin cebine aktığını, daha kaç iş adamının ihaleler ve kolaylıklar karşılığı sponsor olduğunu görürsünüz.
Halkımız, emir eri değil, hukuktan yana cesur savcılara o kadar muhtaç ki...