Cennetten çıkma ağaç ZEYTİN
Yıllar önce halkla ilişkilerin kraliçesi Betul Mardin ablamla SAS'ın bir davetine katılmıştım. Bu İskandinavya turunda konuklar olarak hep bu hava yolunun otellerinde kaldık. Daha ilk durak olan Kopenhag'ta bir şey dikkatimi çekmişti; Olivios. Bu, oteller zincirindeki tüm restoranların ortak adıydı. Özellikleri, nefis zeytinyağlı yemekler sunmasıydı. Konunun uzmanı aşçılar çok önemli gurmelerdi. Meraklılar için bildireyim bunlardan biri tam Atatürk Havalimanı sapağından Küçükçekmece'ye girişte açılmıştı. Şimdi ne durumda bilmiyorum. Ancak Oslo ve Stockholm'de yediklerim müthişti. Hani derler ya "parmak yalatan cinsten".
Şimdi bazı uzmanlar çıkıp, bizdeki benzeşenleri sıralamaya kalkmasın. Bunları da iyi biliyorum. Bu Pazar hedefim cennetten çıkma iki ağaçtan biri olan zeytinin öyküsünü anlatmak. Diğeri de bildiğiniz gibi incir.
Nuh'un Gemisi'ne güvercinin gagasında dönen kutsal yiyecekten söz edeceğim. Bunu yaparken, mitolojiden de faydalanacağım.
"Ağaçların ilki"
Bu başlığın orijinali "Oleaprimeomniumarborumest..."dir.
Eski Ahit'te refahın ve bolluğun sembolü, Mısır tanrıçası İsis'in meyvesi ve Tanrı RA'nın aydınlanma simgesi, Nuh Tufanı'nda insanoğlunun yeniden doğmasını sağlayan, eski Yunan'da bereket ve barış simgesi Athena'nın hediyesi. Kutsal, bereketli, ölümsüzlük sembolü; zeytin ağacı...
Hz. Adem'den buyana pek çok öyküde ismi geçen zeytin ağacını nihayet bizden birileri hatırladı. Oturup Bilge Ağaç adlı bir dergi hazırladılar. Samimiyetle söylüyorum mutlu oldum.
Sunum
"Derler ki, cennette iki ağaç vardır;
Biri incir "Gerçek ağacı", diğeri ise zeytin "Hayat ağacı".
Zeytin, kutsal kitapların ağacıdır.
Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için aynı simgesel anlamı taşır:
Akıl, zafer, barış, bereket, uzun ömür, olgunluk, saflık, sadelik...
Zeytin, binlerce yıllık bir kültürdür. Gelenektir.
Doğallık, sağlıktır, lezzettir.
Alın teridir, sevinçtir, mutluluktur.
Sadakattir, tutkudur, hayattır, yaşama biçimidir.
Sıkılan ilk danedir, sürülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir.
Ülkemizde yıllardır, sayısız üretici gölgesinde büyüdükleri ve iyileştirici gücünü keşfettikleri bu ağacın meyvesinin suyunu -iksirini- herkes tatsın ve şifalansın diye, sevgi, istek ve sabırla yoğuruyor.
Ya iş ya da eğitim için doğdukları topraklardan büyükşehirlere göçen ve sonrasında keşmekeşten bunalıp 'Haydi köyümüze geri dönelim' diyerek zeytine sevdalananların sayısı her geçen gün artıyor.
Buna bir de kadın eli değip, ataların bilgi birikimi ile harmanlandığında olay bambaşka bir boyut kazanıyor."
Karşıtlar
Bilge Ağaç'ın ilk sayısı yayınlandı. İkincisi hasatta, yani Kasım'da çıkacak. Hedef belli; "her şey bir zeytini sevmekle başlıyor".
Unutmayın zeytinyağının ana vatanı Anadolu'dur. Tüm dünyaya buradan yayılmıştır. Konunun uzmanı Bekir İşlek'in tespiti ile, zeytin ve zeytinyağı hakkında en az yayının yapıldığı yer de burası.
Yıllar yılı atılan iftiraları hatırlayın. Ünlü doktorlar yapılan kara propagandalara alet edildiler. Napolyon'un asırlar önce kimyagerlerine imal ettirdiği margarinleri sokuşturdular. Kimi uluslararası holdingler hâlâ bunları pazarlamayı sürdürüyorlar. Hem de, neredeyse zeytinyağı fiyatına.
Özel teşekkür
Böylesi bir yayını, Bilge Ağaç'ı hazırlayanlara ve tanıtımını başarıyla yapanlara teşekkür etmeliyiz. En azından ülke sağlığı açısından buna mecburuz. Ayrıca fevkalade başarılı tanıtımları için Tılsım İletişim'i kutlamayı da unutmuyorum. Unutulmaya yüz tutan pek çok tarihi markayı hatırlatmaları dahi yeter.
Bitirirken bir iki küçük not daha düşeceğim; Batı dillerinin tamamında oil kelimesi değişik söylenir. Hatta, o kadar dejenerasyona uğratılmıştır ki, akaryakıt istasyonlarında bile görürsünüz. Siz siz olun ne zeytinden, ne zeytin ağacından vaz geçin...
...
GÜNÜN SÖZÜ
Nazım Hikmet'in 'Yaşamaya Dair" şiirinin zeytinle ilgili bölümü...
(...)
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.