Cemaatler ne olacak?!
Cemaatle iç içe girmenin bize korkunç bir bilançosu çıktı. Allah Türk milletini korudu. Darbeciler 15 Temmuz'da netice alsalardı, ülke gitmişti. Recep T. Erdoğan gibi söyleyeyim, bunu böyle bilin!
(Tehlike hakikaten geçmiş değil... Benim görüşüm: 29 Ocak 2009'da, R. T. Erdoğan'ın Davos'ta"Van minüt!" çıkışından sonra düğmeye basılmıştır. Taşlar bir bir döşenmiş ve bu vaziyete gelinmiştir. Maşalar, tükenmiş değildir. Daha neler çıkacak, göreceğiz.)
Bu köşede 15 Temmuz'dan çok önce kaç defa yazdım... Cemaatler ve tarikatlar masaya yatırılmalıdır. İslâm incelendiği zaman cemaatlerin ve tarikatların tefrik unsurları oldukları görülür. (Bu kalem sahibi de İslâmı biraz incelemiştir. Dozunu ayarlayabilen ve Kur'ân çizgisinden ayrılmayan kişilerin cezbiyle bir yola girenleri ayırıyorum.)
Bir sarıklı cemaatçi, geçen yıl 31 Mayıs'ta, Yenikapı'da Ak Parti'nin Fetih Mitingi'nden sonra etrafına topladığı kalabalığa coşkulu bir konuşma yapmış ve dikkat çeken şu sözleri söylemişti:
"Davutoğlu'na başbakanlık Resulullah tarafından verildi./ Beytullah'ta 72 millet yana yana 'Erdoğan' diyor. / Erdoğan'ı desteklemeyenler küfür safındalar. Yarın hesapları çok büyük olacak./ Zaten CHP'yle HDP'nin imanından şüphe ediyoruz. Allah, Saadet'e, MHP'ye akıl fikir versin. Bu kullar buraya gelirken attıkları her adıma hac-umre sevabı ihsan eyle."
(Bu sözlerin Kur'ân çizgisinde olup olmadığına siz karar verin!)
Açtıkları bir pankartta da " Şeyhimiz …. Efendi, yiğidimiz Tayyip Erdoğan" yazıyordu. (İsim yazılı ama bir şeyh üzerinden tartışmıyoruz. Meseleye umumî bakıyoruz. Bir başka cemaat de böyle bir pankart taşıyabilir, bir başka cemaat şeyhi yukarıdakine benzer sözleri söyleyebilir. Darbeye kalkışan cemaatin başının zamanında iktidar mensuplarına düzdüğü övgüleri, onları için, "Ölüleri bile mezarından kaldırıp oy kullandırın!" dediğin hepimiz biliyoruz.)
Yukarıda sözleri söyleyenin hangi cemaatte olduğunu hemen herkes tahmin eder. (Tahmin ettiğiniz cemaati biraz tanıdım. Çünkü onların merkezlerinin olduğu caminin sokağında oturmuştum. O camide, öyle vakitler oldu ki, tek sarıksız bendim!)
Bizim yazdıklarımız iktidar mensupları için tartışmalı görülebilir. Resul Tosun dostumuz, Millî Görüş'ün ana damarından gelir. Köşesinde, "Cemaatler ve putlaşan önderler!" başlığıyla, cemaatlerin ve kişileri putlaştırmanın tehlikesine işaret etmiştir. (Star, 22 Temmuz 2016). Onun "sahih İslâm" dediği husus ayrı bir tartışma konusudur.)
Ak Parti'nin fetvacısı bildiğimiz, bu parti mensuplarının haksızlıklarını bile temize çıkarmak için hususî gayret gösteren Prof. Dr. Hayrettin Karaman, cemaatler ve tarikatlar meselesine, görebildiğim kadarıyla mesafeli durmuştur. En son, "Tarikatlar, cemaatler ve siyaset" başlığıyla yazdıkları, ilgilileri ikaza yöneliktir. (Yeni Şafak, 5 Ağustos 2016).
Yine eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, Karar gazetesinde "Cemaatler nasıl siyaset projesine dönüştü?" (2 Ağustos 2016) başlıklı yazısında, mistizmin köleleştirdiklerini vurguluyor.
Gelin, fırsat çıktı. Önce cemaatler ve tarikatlar tartışılsın.
Din Şurası toplandı ve 17 maddelik sonuç bildirgesi yayınlandı. Bir cemaat hedefe konmuş. Tamam, ama asıl cemaatleşme, tarikatlaşma didiklenmelidir.