Çelişkiler siyasetinin yıkımı!..
Bakmayın siz şimdilerde sergilenen Afrin destanlarına, bıraksalar sanki gideceklermiş gibi sınıra koşacaklarını ilan eden dümen suyundaki siyaset tellallarına!..
PKK ile AKP arasında pervasızca yürütülen "açılım" tiyatrosunun sergilendiği kanlı dönemde medyanın satılık kesimi kiralık sayfalarında "şehit" haberlerini bile gizlemeyi tercih ediyordu... Hem de utanmadan, arlanmadan...
O sinsi ve yıkıcı "açılım"ın sonucudur ki; madalyonun öbür yüzünden "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet"in acıları savrulup durdu ve dışa vurmaya da devam ediyor!..
Hem de Oslo-İmralı-Ankara hattında şımartılan, militanlarına operasyon yapılması iktidar tarafından yasaklanan ve binlerce askerle polisi şehit eden bir örgütün, pusuya yattığı yanıbaşımızdaki Suriye'den...
Toplumu terör yorgunu haline de getiren acıların o keskin yakıcılığı bu kez sınır ötesinden, işte hesapsız-kitapsız gaflet diplomasisinin yürütüldüğü ezeli komşumuz Suriye'den savruluyor üzerimize...
Hem de haftalardır tozu toprağa katarak, kanı bedene sararak yağıyor acının hiç kapanmayacak yaraları memleketin üzerine!..
Ne çelişki değil mi; Bir zamanlar "ekmek uğruna" canını mayınlı arazilere vuran kaçakçılarla jandarmanın çatıştığı Suriye topraklarından neredeyse her gün yeni acılar geliyor...
Eskiden kaçakçı atlarının savrulduğu sınır tellerinin üzerinden artık tanklar geçiyor... Ve o tankların içinde, ne yazık ki Urfalı Cihangir Çubukçu gibi, yakınları bir zamanlar kaçakçı olan teğmenler de "şehit" oluyor!..
Ocaklara kor ateşi düşüren şarapnel parçaları gibi topraklarımıza yakından değiyor acının aynı elden çıkmış hançer yaraları!..
Acı sinsice yüreklere saplanıyor, sarsıyor ve ülkenin dört bir köşesinde aynı nefesleri kesen, aynı kemende atılmış düğümler aynı boğazlarda kilitleniyor; "Şehit acısı!.."
İki yüzlü ihanet tablosu!..
Yukarıda anlatılan manzara, bu ülkenin dünü ile bugünü arasındaki mesafeyi resmeden derin "çelişkiler"i de yansıtıyor aslında...
Çünkü yaşamı her alanda sinsice sarsan, insanlığın her damarında yaralar açan ve de topluma her an yeni şoklar yaşatabilecek tezatlar ülkesinde yaşıyoruz vesselam...
Nereye baksanız "çelişki", nereye baksanız karmaşa ve nereye baksanız insanlığı her an sarsan derin bir paradoks tüketmeye devam ediyor herkesi...
Ve tabii ki tüm bunların insanlık üzerinde yol açtığı yılgınlık, laçkalık, erozyon ve yıkımlar ne yazık ki durmuyor, duramıyor, durdurulamıyor...
Konu "çelişki ve paradoks" olunca, Türkiye şimdi de Suriye yüzünden yalpalıyor, yaralanıyor, büyük acılar yaşıyor...
Baksanıza; 33 yıldır ülke içindeki vahim terör acıları yetmemiş gibi, bu kez de komşu coğrafyalara hükmeden sinsiliğin girdabında sürüklendikçe sürükleniyoruz!.. Hele de şu "sınır ötesi operasyon"un devam ettiği, geleceği ne yazık ki belirsiz kaotik günlerde...
Ne demeli şimdi Türkiye'yi yaban ellerde, kanlı namluların ucuna getiren şu kahredici çelişkinin gerekçelerine?..
Heyhat!.. "Açılım" uğruna "özerk"liği de tartışılan PKK şimdilerde tüm AKP yandaşlarının bile bir numaralı düşmanı oluvermiş!!!
Daha düne kadar televizyonlarda "açılım" şakşakçılığı yapan, PKK ve Öcalan güzellemeleri sergileyen gazeteci kılıklı yandaşlar Afrin mücahidi kesilmişler ki, hem de ne eyvah?..
Yani; siyasetle birlikte pohpohlayıp şımarttıkları, besleyip büyüttükleri PKK'ya karşı, köşelerinde ve televizyon ekranlarında takiye destanı yazanlar, bugünlere "açılım" gafleti yüzünden gelindiğini unutturmaya çalışıyorlar ama nafile...
Milleti kim kurtaracak?..
Ne tuhaf değil mi?.. Sözde "çözüm süreci"nin, her şeyi kördüğüm haline getirdiği bir dönemin yıkımları nedeniyle artık "sınır"ın ucunda sarsılıyor Türkiye!..
Bırakın terör örgütünün yurt içinde palazlanmasını engellemeyi, yanıbaşımızdaki Suriye'de "özerk" olmasın diye PKK'ya karşı sınır ötesi operasyon yapılıyor ve ne yazık ki şehitler veriliyor...
Ancak Suriye konusunda yaşanan çelişkiler PKK'ya karşı son 5 yıl içerisinde sergilenen ikiyüzlü yaklaşımla da sınırlı değil...
Kimi AKP önderlerinin "iyi çocuklar" dediği IŞİD de yeni düşman ki, Suriye topraklarında PKK ile birlikte onlar da kovalanıyor artık!.. Hani şu iki Türk askerini canlı canlı ateşe atarak yakan acımasız IŞİD var ya, işte o!..
"Esad yıkılsın, Suriye dağılsın" diye göz yumulan, yerli bağnaz iş birlikçiler tarafından lojistik yolları açılan, Hatay gibi kentlerin köylerinde bomba üretebilen, Antep'in ortasında adeta kurtarılmış mahalleler kurarak polisle çatışan Selefi örgütler var ya, işte onlar da IŞİD gibi düşman şimdilerde!..
Yazının başından itibaren ısrarla ve defalarca "çelişki" dedik ya; konu skandal Suriye diplomasisinin kahredici-yıkıcı sonuçları olunca bitmiyor işte...
Baksanıza; Suriye'de iç savaşı körükleyen "ÖSO" adlı bir örgüt bile neredeyse Kuvvayı Milliye gibi bir kahraman yapılanmayla yan yana getirilebiliyor ve salt şimdilik "müttefik" diye el üstünde tutuluyor, övgüler yağdırılıyor...
Üstelik ÖSO'ya bağlı militanların çoğunun IŞİD ve El Kaide kafasında olduğu ve daha düne kadar sokaklarda kafa kestiği bilinmesine rağmen şaşkınlık sona ermiyor!..
Yazının başından itibaren her fırsatta dikkat çekilen "çelişki" meselesi bu memleketin dünü ve bugünü açısından hiç de sıradan sıradan bir sözcüğü tanımlamıyor...
Genel anlamıyla şuna dikkat çekiyor o sözcük; geçen yılki "Fırat Kalkanı"ndan bu yana Suriye'de 100'den fazla asker şehit oluyorsa, onlarcası yaralanıyorsa ve Türkiye bugünlerde sınır ötesi operasyon nedeniyle diken üstündeyse bunun tek nedeni AKP'nin terörle mücadele ve Suriye konusundaki çelişkili siyaseti, pervasız diplomasisi, bitmeyen gafleti, hesapsızlığı ve beceriksizliğidir...
Özetle; Türkiye kahredici siyaset çelişkilerine ve pasif muhalefete kurban edilecek bir ülke değil... Peki söyler misiniz, milleti ve devleti bu eziyetten kim kurtaracak?..