Çarpık konuşuyor!
Ahmet Davutoğlu kürsüye vuruyor: "Sayın Bahçeli siz Tunceli'ye gidemezsiniz!"
Devlet Bahçeli: "Giderim! Cuma günü Tunceli'deyim."
Böyle inatlaşmanın mantığı yok.
A. Davutoğlu'nun ustası da öyle derdi: "Fırat'tan öte geçemezsiniz. Ama biz geçeriz."
"Gidemezsiniz.", "Geçmezsiniz." dediğiniz yörelerin halkını PKK'nın insafına bırakırsanız, millî birliği, ülke bütünlüğünü savunan partiler elbette zorluklarla karşılaşırlar.
Öyle bir hâle gelendi ki, PKK'nın "devlet düzeni" kurduğu yörelere Ak Partililer bile, "Türk Devleti"ne karşı zımnî/açık ortaklık kurdukları hâlde olağanüstü tedbirler aldırmadan gidemiyorlar.
Şu gerçek ki Ülkücüler korkusuz. Ülke birliğini savunmanın bir bedeli olduğunu bildikleri için zihnen kendilerini korkusuzluğa alıştırmışlardır.
Tunceli'ye de giderler, Hakkâri'ye de... Oradan hızlarını alamayıp Kandil'i bile çıkarlar! Ama ne olur? Olağanüstü hâller yaşanan, örtülü iç savaşın sürdüğü bir zamanda, yok siz gidemezsin, yok biz gideriz tartışmasından ülke zarar görür.
"Siz oraya gidemezsiniz!" diyen iki parti: HDP/PKK ve Ak Parti. İşbirliği açık değil mi?
A. Davutoğlu çarpık konuşuyor:
"Sayın Bahçeli ihanet kelimesini çok rahat kullanıyor. Kim kime ihanet ediyor? Dersim'de suçlu suçsuz kendi içinde değerlendirilir. 13 bin kişinin öldürüldüğü devlet kayıtlarına geçen şekliyle her tür silâhın kullanıldığı bir vak'a varsa, ondan 5-6 sene sonra aynı devlet zihniyeti eğer Bahçeli'nin lideri rahmetli Türkeş'i, Fethi Tevetoğlu'nu tabutluklara koymuşsa ve koyarken de devrin savcısı aynen bugün Bahçeli'nin tabiriyle ihanet içindelerdi demişse hangi zihniyete sahip çıkıyorsunuz sayın Bahçeli. Tek parti dönemine sahip çıkmak size mi kaldı? Tunceli ziyaretimi eleştiriyor. Siz bu üslûpla Tunceli'ye gidebilirseniz gidin Cesaretiniz varsa gidin. Ama ben giderim. Ben orada söylediğimi her yerde söylerim. İşte size er meydanı söyleyebilirseniz söyleyin."
İsyanın elebaşısı Rıza'nın arkasında durmak "ihanet" değil de nedir? 13 bin kişinin öldürüldüğünden bahsediyor. Bundan bahset.. Acıyı paylaş ama Rıza yüzünden bunların öldüğünü de söyle... Rıza kadar etkili aşiret lideri Cebrail de var... "Mektep neyimize? Hepsini yakalım, yıkalım." diyen adam. Size yol gösteriyorum... "Türk Devleti"ne başkaldıranlar bu kadar önemliyse gücü bir kişide toplamayın, yayın!
1944'te milliyetçileri, konjonktür gereği hapse atan İsmet İnönü'ye en kızgın isimlerin başında Alparslan Türkeş gelir. Almanya yenilmiş, Stalin'in Rusya'sı muzaffer... Kuzey komşumuz her an başımızda... Turancıların hedefinde ise Sovyetler Birliği var. Türkiye'de komünistler havaya girmişler, devlet içinde kümeleniyorlar. Atsız'ın Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na yazdığı 2 mektup fitili ateşliyor. (Benim de destek verdiğim Atsız'la ilgili kitap bir aya kadar piyasada. Neyin ne olduğu orada ayrıntılı işleniyor.)
Rıza ve adamlarının isyanıyla, İnönü'nün milliyetçilere baskısı arasında ne alâka olabilir? 1937-1938'de M. Kemal Atatürk hayatta, Celal Bayar Başbakan. 1944'te Cumhurbaşkanı ise İsmet İnönü...
Sapla samanı karıştırma buna denir.
İnatlaşma menfî neticeler doğurursa tek sorumlu A. Davutoğlu ve ustasıdır!