Cari açık dış borca dönüşüyor
Türkiye 2003 ile 2017 yılları arasındaki 15 yılda 553 milyar dolar cari açık verdi. 2016 yılında 33.1 milyar olan cari açık, 2017'de 47.1 milyar dolara çıktı. Bu yıllar içinde dış borç stoku da 438 milyar dolar oldu.
2017 dış ticaret açığı yani ithalat ve ihracat arasındaki fark 58.6 milyar dolar oldu.
Hizmetler dengesi Türkiye ile dış alem arasındaki, turizm, taşımacılık, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri ve finansal hizmetler toplamıdır. 2017 yılında birincil gelir artı bakiye verdi. 20.1 milyar dolar döviz girişi oldu.
Birincil gelir dengesi Türkiye ile ile dış alem arasındaki ücret ödemeleri ve kâr-faiz temettü gibi yatırım gelirlerinin toplamına denir. 2017 yılında birincil gelir dengesi eksi 11.3 milyar dolar oldu.
İkincil gelir dengesi; ülkeler arasında bağış ve hibe şeklinde yapılan karşılıksız transferler, uluslararası kuruluşlara yapılan aidat ödemeleri, yurt dışında çalışan işçilerin gönderdikleri dövizlerden oluşur. 2017 yılında ikincil gelir hesabı da, 2.7 milyar dolar artı bakiye verdi.
Yani artılarımız 22.8 milyar tutuyor. Bunu eksilerden çıkarırsak geriye 47.1 milyar dolarlık cari açık kalıyor.
***
Cari İşlemler Hesabı
Denge 2016 2017
Dış Ticaret -40,892 -58,636
Hizmetler 15,263 20,133
Birincil Gelir -9,181 -11,257
İkincil Gelir 1,673 2,660
Cari Açık -33,137 -47,100
***
1- Cari açık döviz kaybıdır. Bir yerden kapatılması gerekir. Geçici olarak sıcak para, doğrudan yabancı yatırım yoluyla gelen dövizler kullanılır. Ancak nihai olarak dış borçla kapatılır.
Bunun içindir ki, 2017 Eylül ayında Türkiye'nin dış borç stoku 438 milyar dolara yükseldi. Sürekli cari açık ve sürekli dış borçlanmanın bir sınırı var. Türkiye cari açık verdiği için dış borç ödeme kapasitesi de düşüktür.
2- Cari açık döviz ihtiyacının artırır. Döviz kurları artar. Merkez Bankası reel kur endeksine göre TL yüzde 15 daha düşük değerdedir. Bu durum ithalatın göreceli olarak pahalı olmasına yol açıyor. Türkiye ithalatının yüzde 73'ü ara malı ve ham maddedir. Yüzde 13'ü ise tüketim malıdır. Bunun için kur artışı yani TL'nin değer kaybetmesi doğrudan üretim maliyetlerinin artmasına, oradan da TÜFE'ye yansıyor.
Yüksek kurun bir yararı var... O da ihracat gelirini artırır. Ya da ihracatçının pazarlık gücünü artırır. Ne var ki biz ihracatın da yüzde 70'ini girdi olarak ithal ediyoruz.
3- Kur daha da artmasın diye MB faizleri artırır.
4- Bütçe açığı artar. Zira bütçeye konulan döviz kuru karşılığı artar.
5- Türkiye net dış borç ödeyen konuma gelince, dış kaynak çıkışı büyümeyi olumsuz etkiler, arıca kaynak çıkışının millî gelire oranı büyüme oranından daha yüksek olursa fakirleşme başlar.
Biz cari açığa mahkûm muyuz? Elbette değil. Çözümü için önce ithal ettiğimiz girdileri içeride üretmeliyiz. Kur yüksek olduğu için şimdi tam zamanıdır. Ancak bunun için yatırımlar için uygun bir altyapı hazırlamak zorundayız. Yargı bağımsızlığı, mülkiyet güvencesi ve OHAL'ın kaldırılması öncelikli şartlardır.
Öte yandan dalgalı kur politikasını değiştirmeliyiz. Çünkü dalgalı kur politikası bizim ekonomik yapıya uygun değil.
Dolarizasyon dalgalı kur sisteminin çalışmasını engelledi.
Türkiye'de döviz girişi ve çıkışı dışında, halkın döviz tutması döviz arz ve talebini etkiliyor. Türkiye'de döviz yalnızca ihtiyaç için değil, aynı zamanda bir tasarruf aracı olarak tutuluyor. Yine istikrar sorunu nedeniyle ve devalüasyon beklentisi ile döviz tutuluyor.
Vadeli döviz işlemleri piyasası gelişmemiştir.
Türkiye'de finansal piyasalar yeteri kadar gelişmemiştir. Kur riskine karşı koruma sağlayacak enstrümanlar dün hiç yoktu. Bugün ise yetersizdir. Örneğin "Vadeli Döviz İşlemleri" piyasaları gelişmemiştir.
Finansal piyasalarda rekabet koşulları oluşmamıştır.
Dalgalı veya serbest kur politikası için, döviz arz ve talebinin dengede oluşmasını sağlayacak piyasa yapısının ve piyasa şartlarının olması gerekir. Kısa vadeli dış borcun yüksek olduğu, iç tasarrufların yetersiz olduğu, sıcak para ve spekülatif sermayenin hâkim olduğu bir ekonomide denge sağlayamazsınız.
Türkiye'nin şartlarına "kontrollü kur sistemi uyar." Zaman içinde bu sisteme geçmek zorundayız
07SAYFA
YAZARLAR
**
Esfender KORKMAZ
++++++++++
Cari açık
dış borca dönüşüyor
+++
Türkiye 2003 ile 2017 yılları arasındaki 15 yılda 553 milyar dolar cari açık verdi. 2016 yılında 33.1 milyar olan cari açık, 2017'de 47.1 milyar dolara çıktı. Bu yıllar içinde dış borç stoku da 438 milyar dolar oldu.
2017 dış ticaret açığı yani ithalat ve ihracat arasındaki fark 58.6 milyar dolar oldu.
Hizmetler dengesi Türkiye ile dış alem arasındaki, turizm, taşımacılık, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri ve finansal hizmetler toplamıdır. 2017 yılında birincil gelir artı bakiye verdi. 20.1 milyar dolar döviz girişi oldu.
Birincil gelir dengesi Türkiye ile ile dış alem arasındaki ücret ödemeleri ve kâr-faiz temettü gibi yatırım gelirlerinin toplamına denir. 2017 yılında birincil gelir dengesi eksi 11.3 milyar dolar oldu.
İkincil gelir dengesi; ülkeler arasında bağış ve hibe şeklinde yapılan karşılıksız transferler, uluslararası kuruluşlara yapılan aidat ödemeleri, yurt dışında çalışan işçilerin gönderdikleri dövizlerden oluşur. 2017 yılında ikincil gelir hesabı da, 2.7 milyar dolar artı bakiye verdi.
Yani artılarımız 22.8 milyar tutuyor. Bunu eksilerden çıkarırsak geriye 47.1 milyar dolarlık cari açık kalıyor.
*******************
Cari İşlemler Hesabı
Denge 2016 2017
Dış Ticaret -40,892 -58,636
Hizmetler 15,263 20,133
Birincil Gelir -9,181 -11,257
İkincil Gelir 1,673 2,660
Cari Açık -33,137 -47,100
***
1- Cari açık döviz kaybıdır. Bir yerden kapatılması gerekir. Geçici olarak sıcak para, doğrudan yabancı yatırım yoluyla gelen dövizler kullanılır. Ancak nihai olarak dış borçla kapatılır.
Bunun içindir ki, 2017 Eylül ayında Türkiye'nin dış borç stoku 438 milyar dolara yükseldi. Sürekli cari açık ve sürekli dış borçlanmanın bir sınırı var. Türkiye cari açık verdiği için dış borç ödeme kapasitesi de düşüktür.
2- Cari açık döviz ihtiyacının artırır. Döviz kurları artar. Merkez Bankası reel kur endeksine göre TL yüzde 15 daha düşük değerdedir. Bu durum ithalatın göreceli olarak pahalı olmasına yol açıyor. Türkiye ithalatının yüzde 73'ü ara malı ve ham maddedir. Yüzde 13'ü ise tüketim malıdır. Bunun için kur artışı yani TL'nin değer kaybetmesi doğrudan üretim maliyetlerinin artmasına, oradan da TÜFE'ye yansıyor.
Yüksek kurun bir yararı var... O da ihracat gelirini artırır. Ya da ihracatçının pazarlık gücünü artırır. Ne var ki biz ihracatın da yüzde 70'ini girdi olarak ithal ediyoruz.
3- Kur daha da artmasın diye MB faizleri artırır.
4- Bütçe açığı artar. Zira bütçeye konulan döviz kuru karşılığı artar.
5- Türkiye net dış borç ödeyen konuma gelince, dış kaynak çıkışı büyümeyi olumsuz etkiler, arıca kaynak çıkışının millî gelire oranı büyüme oranından daha yüksek olursa fakirleşme başlar.
Biz cari açığa mahkûm muyuz? Elbette değil. Çözümü için önce ithal ettiğimiz girdileri içeride üretmeliyiz. Kur yüksek olduğu için şimdi tam zamanıdır. Ancak bunun için yatırımlar için uygun bir altyapı hazırlamak zorundayız. Yargı bağımsızlığı, mülkiyet güvencesi ve OHAL'ın kaldırılması öncelikli şartlardır.
Öte yandan dalgalı kur politikasını değiştirmeliyiz. Çünkü dalgalı kur politikası bizim ekonomik yapıya uygun değil.
Dolarizasyon dalgalı kur sisteminin çalışmasını engelledi.
Türkiye'de döviz girişi ve çıkışı dışında, halkın döviz tutması döviz arz ve talebini etkiliyor. Türkiye'de döviz yalnızca ihtiyaç için değil, aynı zamanda bir tasarruf aracı olarak tutuluyor. Yine istikrar sorunu nedeniyle ve devalüasyon beklentisi ile döviz tutuluyor.
Vadeli döviz işlemleri piyasası gelişmemiştir.
Türkiye'de finansal piyasalar yeteri kadar gelişmemiştir. Kur riskine karşı koruma sağlayacak enstrümanlar dün hiç yoktu. Bugün ise yetersizdir. Örneğin "Vadeli Döviz İşlemleri" piyasaları gelişmemiştir.
Finansal piyasalarda rekabet koşulları oluşmamıştır.
Dalgalı veya serbest kur politikası için, döviz arz ve talebinin dengede oluşmasını sağlayacak piyasa yapısının ve piyasa şartlarının olması gerekir. Kısa vadeli dış borcun yüksek olduğu, iç tasarrufların yetersiz olduğu, sıcak para ve spekülatif sermayenin hâkim olduğu bir ekonomide denge sağlayamazsınız.
Türkiye'nin şartlarına "kontrollü kur sistemi uyar." Zaman içinde bu sisteme geçmek zorundayız.